Beni Kategorize Etme -1- Devamı..
Hadi, şimdi halatlarımızı çözelim. Gemiyi hareket ettirme zamanı geldi. Susan Boyle’ye geri dönelim. O tüm alaycı ve önyargı dolu bakışlara rağmen çıkmış ve şarkısını muhteşem bir şekilde söylemiştir. Tüm seyirciler ve jüri şaşkınlık içerisinde önyargılarının ne kadar yanlış olduğunun farkına varmıştır.
Yıllarca bize yutturulan farklılığımız zenginliğimizdir sözü gerçek olsaydı, farklı olanı tehdit olarak görmeyi çoktan bırakmamız gerekmez miydi? Bizler daha çok kendi yaşantılarımıza, kendi tabağımızdaki yemeğe güveniyoruz. Hatamız bu. Kadın- erkek, yetişkin-çocuk, engelli-engelsiz, iyi-kötü, dost-düşman, zengin-fakir, vatansever-terörist, evli-evsiz, Suriyeli-Türk gibi ifadelerle marketteki ürünler gibi birbirimizi etiketleyip, sürekli kategorilere ayırıyoruz. Biz sadece yaftalardan mı ibaretiz?
Oysa herkesin herkese öğretebileceği bir doğrusu, her ağacın diğer ağaca verebileceği bir gölgesi vardır. Dünya nüfusu milyarlarla ifade ediliyor. Evrenin sonu yok, sevgili okuyucu.
Günün birinde yatan bir PDR’ci görüldüğü için tüm PDR’ciler yatıyor imgesini geliştirilmedi mi? Buyrun size önyargı. Sevgili okuyucu, önyargılarımızla savaşmamak bizi güçlü değil, suçlu yapar sadece. Unutmayın tek bir araca biniyor olmamız bizi aynı yapmaz. O arabanın her koltuğu farklı bir pencereden dışarısını görüyor. Nasıl olabilir ki herkes aynı şeyi düşünür, herkes aynı olabilir. Bizler psikolojik danışman adayları ya da psikolojik danışmanlar olarak önyargılarımızın asla olmaması gereken bir mesleğin üyeleriyiz. Önyargımızın peşine kapılıp peşin hüküm verme yanlışını bırakmamız gerek. Ve çoğu zaman önyargımız doğru damgası da yese, karşımızdakini kendi düşüncelerimize uymadığı için ayırma hakkımız yok.
Tamam, anladık da neler yapabiliriz? diye soruyorsan birkaç tavsiyem de olacak sana o zaman. Öncelikle Jane Elliot’u tanıtayım sana. O küçük bir kasaba da öğretmenlik yaparken öğrencilerine önyargı ile ilgili bir deney yapmış ve 20 yıl sonra bu öğrenciler bulunup bu konu sorulduğunda önyargılarından kurtulduklarına ve herkese eşit yaklaştıklarını ifade etmişlerdir. Küçük bir kasabadaki küçük bir okulda bu başarılmış sevgili okuyucu. Sen neden yapamayasın.[Çok uzattığım için ayrıntıya girmedim ama merak edersen aşağıda linkini paylaşıyorum, oradan okuyabilirsin.(*) ] İşte Jane Elliot gibi bizlerde dramalar ve yaratıcı oyunlar ile çocuklarımıza daha küçük yaşlarda önyargılarımız ile tanıştırıp bunları yıkabiliriz. Farklı roller gözümüzdeki at gözlüğünü çıkarıp empati gözlüğünü takmamızı sağlayacaktır. Burada yapılacak bir iyileştirme gerçekten ileride daha az önyargılı bireyler yetişmesini sağlayabilir. Herhangi bir durumla karşılaştığımızda herhangi bir düşüncemiz oluştuğu an kendimize şu soruyu sormalıyız: Acaba gerçekten öyle mi? Bir yargıda bulunmadan önce bu sorunun cevaplarını düşünmek, önyargı ile hareket ettiğimizde oluşacak yanlışlıklardan bizi alıkoyacaktır. Kötü huylu ve yıkıcı önyargılar için anne ve aile faktörünün önemini anlattım. Bunun içinde aile ilişkilerimizi geliştirici aktiviteler, politikalar üretebiliriz. Stres ve buhran zamanlarımızda her ne kadar önyargıların bastırılması her ne kadar güç olsa da son çare önyargılarımız olsun.
Sözün özü, önyargı iyi ve kötü olarak ikiye ayrılmış olsun. Ve kötü önyargılarımızı bir hindibaya yükleyip üfleyelim. Bizi ayırmayalım.
Bunca lafla boğuldun elbette. O halde kısa bir özet almak ve kafanı azıcık rahatlatmak istiyorsan buyur efendim. Benden sana Bülent Ortaçgil’in sesinden “Beni Kategorize Etme” şarkısı gelsin.
Keyifli dinlemeler, diğer yazıda görüşmek üzere. Ah bu arada, emniyet kemerini çözebilirsin sevgili okuyucu. Yolumuz burada bitti…
Okan Uslu Ondokuz Mayıs Üniversitesi
(*) http://blog.milliyet.com.tr/Mavi_Gozluler_Aptaldir____Jane_Elliott/Blog/?BlogNo=489944
Kaynakça: İlhan,Rıfat S. ve Çevik A.(2013). Önyargıların psikolojisi:Psikodinamik bir gözden geçirme. Nesne Dergisi(Cilt 1/1),52-63 Sayar, K.(Konuk), Filiz, A. (Yapımcı-Yönetmen). (2009). Düşünce İklimi: Önyargı. [Televizyon Programı]. Bölüm:175. Trt 2.