Orijinal adı 50/50 olan Türkçe’ye ‘Şansa Bak’ olarak çevrilmiş, Jonathan Levine’in yönettiği film, başrol oyuncusu Joseph Gordon-Levitt ile daha önce çok defa ele alınmış hasta ama hayata tutunan adamın konusunu dramı komedi ile süsleyerek izleyiciye sunmuştur.
Adam 27 yaşındadır, araba kazalarının tüm dünyadaki ölüm sebeplerinin beşinci sırasında bulunması sebebiyle ehliyet bile almamış, herkes gibi normal bir hayata sahip birisidir. Bel ağrıları ile gittiği doktorda konulan kanser teşhisini hayatını değiştirir. Adam’ın yaşamak için yüzde elli şansı vardır. Genç bir terapistten yardım alırken kemoterapiye başlar. Kanserin hayatını sonlandıracağı gerçeğini yavaş yavaş kabullenir.
Hiç düşündük mü, nelere sahip olduğumuzu? Ona sahip olduğumuz için şanslı olduğumuzu hissettik mi peki?
Çoğu zaman ileriye bakmaktan elimizdekilerin değerini maalesef bilemiyoruz. İyi bir üniversite, iyi bir iş, iyi bir ev, iyi bir araba, iyi bir eş, sağlıklı çocuklar, daha iyi evler, arabalar, çocuklar için en iyi okullar, kurslar, dershaneler, onlar için en iyi üniversite, iş, eş… hayatımız hep daha iyisini istemekle geçerken sahip olduklarımızın değerini biliyor muyuz? Maddi açıdan olsun manevi açıdan olsun çoğu zaman neye sahip olduğumuzun farkına varmıyoruz. Sağlığımız varken sağlığımızın, sevdiklerimiz varken sevdiklerimizin, mutluluğumuz varken mutluluğumuzun kıymetini bilmiyoruz.
Elimizdeyken değerini bilmediğimiz şey için elimizden gidince anlıyoruz. Sahip olduğumuz en önemli şey yaşamımız, sağlığımız. İşte bu film, insanın sağlığının hayattaki en önemli şey olduğunu, onu kaybetmeden değerini bilmemiz gerektiğini, insanın her şeye rağmen hayata sıkı sıkıya tutunmasının, mücadelenin, umudunu kaybetmemenin ne kadar önemli olduğunu vurgulayan güzel bir yapıt.
Eğer nefes alıyorsak, yaşıyorsak bunun değerini bilmeliyiz. Sevdiklerimize onları sevdiğimizi söylemeli, hala yapabiliyorken yapmak istediklerimizi yapabilmeliyiz.
İnsancıl psikologların bu söylediğime kendini gerçekleştirme diyorlar. Yaşadığımız her anı dolu dolu geçirmeliyiz. Bir hocamın da dediği gibi hayat bir film ve bu kamera yalnızca bir kere çekiyor bizi. Tekrarı, sil baştanı olmayan bir filmde başrol oyuncusuyuz. Her şey elimizdeyken neden kıymetini bilmeyelim ki?
Yaşama tutunmanın vurgulandığı izleyenlerin kendilerine çıkarımlar yapacakları drama serpiştirilen komedi ile daha hoş bir tat veren film benzerleri arasında çok başarılı olan film bazen duygulandıran bazen güldüren samimi ve kaliteli oyuncu ekibi ile izlemeye değer. Bu film gibi filmler sayesinde dünyamız genişlerken farklı yaşamlara tanık olarak, onların ne hissettiklerini anlayarak daha kolay empati yapabilme becerisi de kazanabiliriz.
İyi seyirler…