KADRAJ'A GİREMEYEN KÜLT'Ü- R
Eski zamanlarda şairler o kadar tartışmış ki aslında hatta saray ve halk arasında gidip gelmiştir bu konu.
"Sanat, sanat içindir" veya
"Sanat toplum içindir"
Sanat aslında insan içindir. Karşılıklı bir etkileşim sonucu insanları üzer,mutlu eder ya da başka duygularına handikap giriş seslenir. Bir nevi duygu ve düşüncelerin dansıdır aslında sanat. Sanat deyince ne aklımıza gelir peki? Tiyatro,sinema,bale,heykeltıraşlık, kakmacılık,oymacılık,ebru,resim vs... Daha birçok örnek sayabiliriz hatta yapmadığımız kulak aşinalığı olduğumuz birçok türü bile biliyormuşuz gibi davranıp statü atlatırmış gibi yaparız kendimize.
Temel sorunumuz da bu aslında; -mış gibi olmak-
Peki ülkemizde ya da diğer ülkelerde insanların sinemaya bakışı nasıl diye merak ettim geçenlerde. Sinemaya bakış derken de acaba toplumu nasıl okumuş senaristler diye merak uyanmıştı içimde. Açtım sonra araştırmaya başladım. Hollywood, Bollywood, İtalya ve yerli sinema ile ilgili küçük çapta bir araştırma yaptım. Bu araştırmalarım içinde "Psikoloji İçerikli Filmler" de vardı. Ancak genel anlamda baktığımız zaman psikolojiyi konu edinmeyen bir film göremezsiniz.
"Toplumu, kişilerin içinde bulunduğum durumu, psikolojik ruh hallerini yansıtan filmler ülkeyi nasıl değişime sürüklüyor?"
Mesela Hindistan'ı bizler ineklere taban küçük ama nüfus olarak büyük bir toplum olarak görüyorduk değil mi? Hala öyle görenlerimiz varsa bakış açımız sanırım biraz sonra değişecek. Hindistan eğitim seviyesi olarak kötü bir ülke. Ancak uzay çalışmaları ile son günlerde adını duyurdu ve eğitim kalitesini arttırmaya devam ediyor. Bu peki yıllar önce yapılan filme nasıl yansıdı. 'BLACK' görme yetersizliği olan bir genç kadının yaşadıklarını anlatan dram dolu bir filmdir. 'TAARE ZAMEEN PAR' özel eğitim alanındaki bütün bireylerin izlemesi gereken hatta izlemeden bölüm bitirilmeyen bir film oldu ülkemizde. '3 İDİOTS' hepimizin bildiği bir film. Hindistan'daki eğitim sistemine getirilmiş en büyük eleştirilerden biridir. Bollywood'a eğitim alanında 2005-2009 arası yapılmış bu 3 filmle eğitimin nasıl eleştirildiğini yani toplumun yaşadığı bozuk düzenin sinemaya nasıl aktarıldığını görebiliriz. 'RANG DE BASANTİ' özgürlüğü, 'CHAK DE İNDİA' kadın hakları ve spor sistemini, 'BAJRANGİ BHAİJAAN' insanlık ve yaşanan çatışma ortamını, 'OH MY GOD' ve 'PK' din sömürüsünü ve son olarak da 'DANGAL' filmi de kadın haklarına verilen değerleri Hint sinemasının üst raflarına taşımıştır.
Toplumun yaşadığı sorunlara değinip bunu düzeltmek için kendi adına bir duruş sergilemiştir. Sistemin yanlışlarını eleştirmiş ve kendi bakış açısına göre çözümler de önermiştir. Bu şekilde bakacak olursak 2005'ten bu yana olan sinemanın bu eleştirileri toplum nezdinde başarılı olmuş ve Hindistan'ın uzay çalışmaları yürüten bilim insanlarının kadın olduklarını ve değersiz olarak görülen o toplumda herkese örnek olduklarını bizlere göstermiştir.
Gelelim Hollywood'a Hint yapımları gibi bol örnekler vermeyeceğim. Çünkü o kadar geniş bir alana yayılmış durumda ki ABD toplumunun yaşadığı aslında güzel olmayan Amerika'nın anlatıldığı birçok film ve diziyi sıralayabilirim. ABD sinemasında sadece pazarlama yöntemlerinden bahsedeceğim sizlere. 11 Eylül saldırısından sonra ABD'de ortaya çıkan Müslüman karşıtlığı ve bunun getirdiği politikaları hepimiz biliyoruz. Sinema'da buna kayıtsız kalamazdı. Kalmadı da. Örneğin en net örneği ile sevgi, tutku ve ilişkilerin çeşitli boyutlarının anlatıldığı 'REMEMBER ME'. Sanırım bu tek örnek yeterli olur diye tahmin ediyorum bu konuda. Gelelim eğitim ve psikoloji içerikli yapımlara 'SHUTTER ISLAND', 'DEAD POETS SOCIETY' ve 'INCEPTION'. Bu filmleri açıklama gereği bile duymuyorum ama eğitim sistemi, bireylerin ruh sağlığını incelerken aynı zamanda sistem eleştirisi getiren ender filmlerden olduğunu söylemeden geçmeyeyim.
İtalya Sineması diye neden dedim peki yukarıda dağılım yaparken? Aslında İtalya sineması adına hiç araştırma yapmadım. Sadece geçen gün bir arkadaşımla konuşurken öğrendim. Sonra araştırdım ve sonuç ortada. İtalya 18 yaşına giren yaklaşık 575 bin gencine 500 Euro(2.000 TL) burs verileceğine açıklamıştır. Bu bursu kitap, konser,müze gibi kültür sanat harcamalarında kullanmaları ise başka bir avantajı olmuştur. Bu bursu acaba bizim öğrencilerimize versek sırf gösteriş için kahve alıp kitap fotoğrafımı atarlar artık onların tercihine kalmış orası.
Ülkemizde ise İKSV Kart adı altında 250 TL'lik bir burs söz konusu bu konuda. İlgilenen arkadaşlarımız gerekli araştırmayı yapabilirler.
Yerli Sinema'ya geçiş yapsam mı bahsetsem mi neyini bahsetsem diye neresinden bahsetsem diye çok düşündüm. Yine de bir şeyler bulabildim. Aslında bulabilmek için biraz eskilere gitsem de o değerlere bizim sahip çıkmamız gerektiğini gördüm. 'ZÜĞÜRT AĞA' ve 'MUHSİN BEY' köyden kente göçün, özellikle o dönemlerde İstanbul'a alan göçün ve kötün durumunu insanların sosyoekonomik yönünü gördüğümüz ender filmlerden. 'HABABAM SINIFI' yine Rıfat Ilgaz'ın romanından sinemaya çevrilmiş olsa da eğitim sisteminin o dönemlerden bozulmaya başlandığının ve neredeyse bir türlü toparlanma yaşanmadığının göstergesidir. 'VİZTONTELE' ve 'DEVRİM ARABALARI' yine halkın sorunlarını, gelişmeyi takip etmeyi bürokratik anlamda eleştiren filmlerdir. 'EVE DÖNÜŞ' darbe günlerini o kadar yıl geçmesine rağmen ender anlatan filmlerden biridir. 'KARANLIKTAKİLER', 'YERALTI' ve 'ÇOĞUNLUK' filmleri de aslında bireylerin yaşadıkları psikolojik ruh hallerini yansıtan aslında o filmlerin kahramanlarının bizler olduğu filmlerden bir kaçıdır.
Bu açılardan baktığımız zaman aslında topluma kulak veren bir sinema olduğunu görüyoruz. Ancak bu eleştiriler diğer ülkelerde çözümlerle birlikte karşımıza çıkarken ülkemizde maalesef bu sıkıntılarımız artarak devam ediyor. Örneğin Kadın Hakları konusunda örnek bir filmimiz hala yok. -Pardon son günlerde kadına şiddeti makul gören bir filmimiz vardı onu unuttum-
Güncel Eğitim Filmi Konusunda Eksiğimiz Var
Bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum tabi. Yerli Sinema dalında saydığım birçok film yapım yılı olarak eski filmler. Hala eğitim sistemi ile ilgili örnek film gösteremiyoruz. Bu edebiyat alanında da inanın böyle. Günlerce 'Sabahattin Ali' tartışıldı bu ülkede. Sonra herkes Maria Puder'in hayranı oldu. Sanırım gelişen topluma metalaşarak ayak uyduruyoruz. Bir dönem konuşup çözüm üretmeden kapatıyoruz her konuyu. Bunlar ise insanların hayatında parçalar olarak kalıyor. Yani üstünü kapattığımız her olay bizim bitirilmemiş işlerimiz olarak günün birinde daha derin şekilde karşıma çıkacak.
Bitirilmemiş İşlerimizin az olması dileği ve sevgiyle.
Psikolojik Danışman
Berk ÇEŞMELİ