KÜÇÜK YAŞAMAK
Sevgili okur sever arkadaşım,
Yazımı okumaya başlamadan önce elindeki her şeyi, yaptığın işi bir kenara bırakmanı istiyorum. Yani telefonundan mı okuyorsun; bırak telefonunu elinden gözünle takip edip okuyabileceğin yere. Bilgisayarla mısın; sal ellerini iki yana hatta kendine dokun, kendini hisset ilk önce. Hazırsan, işte şimdi başlayabiliriz.
Mutlulukların neler? Mutlu oldukların kimler? Nasıl mutlu olursun? Mutluluk nedir? Biz psikolojik danışmanlar mutluluğu bir duygu olarak tanımlarız hep. Gerçek bir tanımı ise yoktur. Elle tutulur bir tanımı yani. Bize hep soyut kavramlar üzerinden gösterdiler mutluluğu. Bizde hep soyut yaşadık. Soyut yaşadığımız için mutluluğun asıl sinerjisini hala keşfedemeyişimiz.
En son ne zaman ağız dolusu güldün? Ya da kendini nerede düşündün de mutlu oldun. Ya da mutluyum dediğin bir anın oldu mu yakın zamanlarda? En can alıcı soruyu patlatıyorum hazırsan: “En son kaç dakika boyunca mutlu oldun?” Mutluluğumuzu küçücük teknolojik parçacıklara sığdırıyoruz artık. Daha hissedemediğimiz mutluluğu bile kalıplara sokuyoruz. Sanal mutluluk diyorum ben buna. Ver oradan bir gözlüklü gülen surat ifadesi bir de ağız dolusu güldük mü tamamdır. Durum güncellemesini de unutmayalım. İnsanlar mutlu görsünler.
Yaşamı o kadar basite indirdik ki yaşamayı unutuyoruz bu yüzden. Bu yüzden elinizi her şeyden çektirip sizden ilk başta kendinize dokunmanızı istedim. Mutluluk, yaşamaktan geçer çünkü. Yaşamak dokunmaktan, hissetmekten, sevmekten.
Doyasıya gülmek için doyasıya ağlamak da gerekir. Doyasıya üşümek için doyasıya yanmak. Her şeyi doyasıya yapacaksın ki eksik bir yanın kalmasın. Fazlası yok bak, her şeyi doyasıya. Ne zaman fazlasını istesen eksiklerin oluyor ve eksildikçe vazgeçiyorsun yaşamaktan. Öyle o kadar büyük yaşamana da gerek yok zaten. Büyük yaşamak derken insanların büyük yaşantılarına aldırma demek istiyorum. Büyük yaşantıların daha büyük kıyametleri olur.
Dünya’da 7 milyara yakın hayat var. Aynı ailenin çocukları bile farklı yaşıyor. Mesela ben, sevmeyi severim; bu özelliğimden ötürü küçük bir kum tanesi dahi beni mutlu eder. Sıcak taşların ayağımı yakması, üşümek mesela, çocuklar gibi eylülde üşümeyi bekliyorum yaz mevsimde. Sonbahar gelir, karın yağmasını beklerim, kar topu savaşını beklerim. Kar yağmazsa da yağmur ıslatır beni. Öyle hemen pes etmek yok. Ne güzel değil mi? Dört mevsimde de ayrı müzikler dinliyoruz. Her yerde, her şeyde ayrı şeyler hissediyoruz.
İşte budur yaşamak! Yaşamanın ötesinde, yaşamayı hissetmektir. Nefes alıp verişini, sevdiğin insanın elini tuttuğundaki heyecanını, stresli anlarında ellerinin terlemesini, derin bir nefes alıp içine bütün havayı çekmeyi, doğanın sana verdiği sesleri bir müzik notası eşliğinde hissetmektir yaşamak.
Yaşamın ötesinde bir şeydir Yaşayabilmek.
Sevgili okur sever arkadaşım,
Gelecek planlarına saygı duyuyorum. Benim dahil herkesin bir gelecek planı vardır. Ben şekillendirdim bile. Senden öndeyim diyen insanlara sakın aldırma. İş birliği yerini rekabete bıraktı çünkü. Herkes işini düzgün yapmaya değil bir başkasının işini nasıl engellerimi düşünmekle geçiriyor hayatını. O yüzden gelecek planlarını kimsenin bozmasına izin verme. Şimdi ise bırak o gelecek planlarını bir köşeye. Bıraktıysan hemen alt satıra geçelim.
Hayallerim olsun diye mi bu gelecek planların yoksa para kazanmam gerek diye mi? Ya da her ikisi de mi? Yahut mutlu olacağın iş için mi bütün bu uğraşların? Son çare hepsi mi? Cevabının ne olduğu benim için önemli değil. Cevaplar yıllardır senin kendi kafanda zaten. Başkalarına kendini nasıl anlatırsın bilemem ama kafanı gece yastığa koyduğunda mutlu olman önemli benim için. Mutluluğun büyük şeylerle geldiğini, para ile ortaya çıktığını hala düşünenler bizler değil miyiz? Şu soruyu da sormak gerekebilir aslında kendimize. Bunu düşünenler bizler miyiz yoksa bunu bize düşündürtüyorlar mı?
Hayallerin, ucunda bir kazanç sağlamasa bile mutluluğa götürür mü seni? Götürmeli.. Hayaller, zaten mutlulukların değil midir? Hayal neden kurulur? Hayali kurduğun zaman mutlu olursun. O hayali kurduktan sonra artık o ya beklentidir ya da hedef. Bunun ayrımına varamıyoruz belki de ya da istediklerimiz illa olacak diye bir felsefe belirlemişiz. Bu yüzden unutuyoruz kendimizi.
Sevgili okur sever arkadaşım,
Tekrar soruyorum sana öyleyse, gelecek planlarına mutluluk dahil mi? Benim dahil bana soracak olursan. Mutlu olduğum işi yapacağım için, insanlara koşulsuz dokunmak, sevmenin yaşamanın gerçek enerjisini hissetmek için benim tek gelecek planım var. O da “Mutlu Olmak.”
İsterse cebimde para olmasın; arkadaşlarım olsun yanımda, sevdiğim insan, ailem, huzurum olsun. İsterse arabam olmasın altımda; beni taşıyacak gücüm olsun, sağlığım olsun, mutluluğum olsun.
Bizler kıymet bilmeyen bir topluluğuz. Ayağımızın verdiği gücü, o ayak kesilince, hissetmesi geçince anlarız. Paranın değeri olmadığını, değer kaybedince anlarız. Canımızın kıymetini yanınca…
Bir şey anlamak için illa bir şey mi olması gerekiyor demiyoruz hiç. Yaşamın değerini de öldükten sonra mı anlayacağız?
Bana soracak olursanız siz “Ufaktan” başlayın yaşamaya. Ben sizi “Ufukta” bekliyor olacağım.
BERK ÇEŞMELİ