NİYET OKUMA HASTALIĞI
Düşünce dediğimiz kavram kafamızda bir an da oluşan bir şekilde olabileceği gibi planlı, sistematik bir şekilde de olabilir. Bunlardan ilk guruba dahil olan, ‘otomatik düşünce’ denilen bir kavram var. Otomatik düşünceler kafamızda bir an da beliren, davranışlarımızı ve duygularımızı derinden etkileme gücü olan düşünme tarzıdır.
Bu yazının genel konusu otomatik düşünme biçimlerinden olan olumsuz otomatik düşüncelerdir fakat otomatik düşüncelerimizin hepsi olumsuz şekilde olmaz. Örneğin, kapı zilinin sesini duyduğumuzda kapıyı açmamız gerektiğini düşünmemiz ya da gece bebeğimizin ağlama sesini duyduğumuzda bir ihtiyacının olabileceğini düşünmemiz gibi. Bu yazıda daha çok olumsuz otomatik düşüncelerden ve bunun bir alt kavramı olan “niyet okumadan” bahsedilecektir.
Olumsuz otomatik düşünme şekli bilinçli bir şekilde gerçekleşmez. Kaynağını; sabit olan inançlarımızdan, kendimize ilişkin algımızdan, önyargılarımızdan, kişilere ve olaylara ilişkin genel tutumlarımızdan alır.
Otomatik Düşünceler
* aşırı genelleme
* seçici algılama
* ya hep ya da hiç tarzı düşünme
* abartma
* bireyselleştirme
* niyet okuma vb. birçok tarzda olumsuz otomatik düşünme şekli vardır.
Olumsuz otomatik düşünceleri günlük yaşantımızda çok sık ve sürekli bir şekilde kullanırız.
Günlük Yaşamdaki Otomatik Düşünceler
“ bana nasılsın demedi geçen gün ki şakama alındı herhalde”
“ ben zaten hep kötü not alırım matematikten asla anlamayacağım”
“ bugün hayatımın en kötü günü”
“ hiçbir zaman mutlu olamayacağım”
“ patronum bana sinirlendi, benim basit bir insan olduğumu düşünüyor”
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi olumsuz otomatik düşünceler gün boyunca yaşadığımız olaylarda ve kişilerle ilişkilerimizde bizimle birlikte kafamızın içinde dönüp dururlar.
“Niyet okuma” insanlarla ilişkilerimizde uyguladığımız bir olumsuz otomatik düşünme biçimidir. Niyet okumada kişi, söylenen cümlelerin gerçek anlamını öğrenmeye çalışmaz. Cümle, kelime hatta bazen bir bakıştan bile farklı anlamlar çıkararak yorumlar.
- Sizi görmediği için selam vermeyen bir arkadaşınız hakkında sizinle bir probleminin olduğunu düşünmeniz
- Arkadaş gurubunda sizden zıt fikirler savunan kişinin sizi rezil etmeye çalışıyor olduğunu düşünmeniz
- Akşam yemeği sofrasında çocuğunuzun ya da eşinizin yemeğin biraz tuzlu olduğunu söylemesi siz de yemeğin beğenilmediği inancını oluşturması
- Ders esnasına öğretmeninizin sizi seçerek bir şeyler sormasını tamamen “hoca’nın size takık olması” şeklinde düşünmeniz vb.
Yukarıdaki örnekler size de tanıdık geldi mi? Gün boyunca buna benzer şekilde yorumlamalarımızla konsantrasyonumuzu ve enerjimizi gereksiz yere sömürürüz.
Olumsuz otomatik düşünceler, geleceğe ilişkin bakışımızı da olumsuz olarak etkiler. Ne yazık ki bizi umutsuz ve şikâyetçi bireyler haline getirir. Problem çözme becerilerimizi düşürür. Çaresizlik duygusu bizi çepeçevre sarar. Bunlar sonucunda yaşama karşı isteksizlik, huzursuzluk duyguları yakamızdan düşmez.
Bütün bunların yanında “insanlar bize hiç mi gönderme yapmazlar? Laflarının altında başka manalar benimsemezler?” diye düşünebiliriz.
Öncelikle insanlarla ilişkilerinizde onlara açık kapı bırakın. Bir problem durumunda bunu sizle rahatlıkla konuşabilme cesareti gösterebilmelerine olanak verin. Tabi öncelikle bunu siz uygulamaya gayret gösterin.
Açık Konuşma Örnekleri
- Geçen gün şu sözüme alındığını hissettim. Bu konuyla ilgili konuşmak ister misin?
- Yemeğin tuzlu olması hoşunuza gitmedi. Bugün aç kaldınız gibime geliyor. Sizce de öyle mi?
- Dostum bakış açın benimkinden oldukça farklı olmasına rağmen kendini çok iyi ifade ettiğini açık yüreklilikle söyleyebilirim.
İnsanlarla her anlamda derin ve yoğun ilişkiye ihtiyacımız var, eşimiz, arkadaşlarımız, çocuklarımız, yakınlarımız vb. Kişiler arası ilişkilerimizde görünenin ötesine geçmek ancak duygu birliği ile oluşur. İnsanların ne söylemek istediklerini düşünmekten çok sadece ne söylediklerine odaklanmak bizi daha sağlıklı bireyler yapar. İnsanlarla ilişkilerimizi daha kalıcı ve anlaşılır kılar.
Psikolojik Danışman Zehra Saçaklıdır