Öfke ve Etkileri

YETER ER

ÖFKEÖfke insan yapısının gereği kaçınılmaz bir duygu durumudur. Bazen ciddi bazen de çok basit sebeplerden ötürü insanlar kolayca öfkelenebilir. Beklentilerimizin gerçekleşememesi, isteklerimizi elde edememek, hayal kırıklıkları, uzun süren mutsuzluklar, hak etmediğimiz bir muamele görmek, yaşamın zorlukları, kendimizi çevremize ifade edememek, bir biri arkasına gelen başarısızlıklar ve bunlara benzer yaşantılarımızı öfke sebeplerine örnek gösterebiliriz. Tabi ki bunların dışında insanın elinde olmayan çeşitli hastalıklar ve bozukluklar da öfkenin oluşmasına neden olabilir. Öfke ani bir olay karşında oluşabileceği gibi geçmişten gelen bir takım olumsuz birikimler sonucunda da oluşabilir.Öfkenin insana zararları ve öfke kontrolü çok eski zamanlardan günümüze kadar söylene gelmiştir. Bu konuda “Keskin sirke küpüne zarar”, “Öfkenin ateşi önce sahibini yakar, sonra kıvılcımı düşmana ya zarar verir ya vermez”, “Öfkeyle kalkan zararla oturur” “Öfkede ölü gibi ol” vb. atasözleri ve özdeyişlerimiz söylenmiştir. Gerçekten de öyle değil midir? Öfke öncelikle en büyük zararı sahibine vermez mi?Öfkenin kişinin fizyolojik ve psikolojik yapısına birçok zararı dokunur.Öfkeli insanların daha ciddi ve kalıcı rahatsızlıklara yakalanma riski sakin insanlara oranla daha fazladır. Bununla başa çıkmak için öfkenin insan içinde çok fazla tutulmaması ve bir takım yöntemlerle dışa atılmasının önerildiğini duymuşsunuzdur; fakat bu tür davranışların uzun vadede insanın öfkeli davranışlara karşı daha fazla bağımlılık kazandığı da ortaya konulmuştur. Aynı zamanda insanın sürekli öfkeli olması ona çevresindeki insanlar tarafından duyulan toleransın bir süre sonra azalmasına hatta tamamen kaybolmasına sebep olur. Bunun sonucunda ise insan dostlarını, arkadaşlarını ve ailesini kaybedebilir. İnsanı çevresi tarafından sevilmeyen ve istenmeyen bir kişi konumuna getirilebilir. Bütün bunlar ise öfkeli kişinin çevresinde iyice uzaklaşmasına ve dışlanmasına neden olur. Bu dışlanmışlık ve yalnızlık duygusu ise öfke seviyesini artırarak devam ettirir.Peki yapılması gereken nedir?Birçok canlı türü birlikte bir uyum sağlayıp yaşayabilirken, yaratılmışların en üstünü olan insan neden ufak bir görüş ayrılığı yaşadığı arkadaşlarına, dostlarına ve sevdiklerine tahammül edemez? Bu tahammülsüzlük nereden gelir? Ve modern çağın insanında neden üst seviyelere ulaşır? Şüphesiz bu sorulara hepimizin vereceği cevaplar benzerdir. İnsanlar birbirlerine karşı az da olsa empatik davranabilse, bir başkasının duygularını anlayabilse ve karşısındaki insanın düşüncelerine saygı duyup hoşgörülü olsa dünya belki bundan daha yaşanılır bir hal alabilir. Yaşamdan aldığımız tat ve mutluluk artabilir. Böylece mecburen bir şekilde yaşamak zorunda olduğumuzdan çok nasıl daha iyi yaşayabiliriz düşünceleri zihnimizi meşgul eder. Bir anlık öfkenin ve nefretin yarattığı olumsuzluklardan ve çözülmelerden daha çok birlikteliğin getirdiği başarının sonuçlarını yaşarız.YETER ER