“Bir kez daha bu dünyaya gelseniz yine aynı mesleği seçer miydiniz?” diye bir soru maddesi vardır mesleki doyum ölçeklerinde. Bu soruyu, hazırladığım tez çalışmasında okul psikolojik danışmanlarına yöneltmiştim. Bir psikolojik danışman bu soruda muallâkta kalmış, ölçeğin kenarına köşesine bir yere “isterdim ama psikoloji alanında okumak isterdim” diye yazıvermişti.
PDR İLE PSİKOLOJİ BÖLÜMLERİ ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Bölüme Geldikten Sonra Hayal Kırıklığı Yaşamamak İçin İyi Araştırma Yapmak Gerek!
Açıkçası bir hayli şaşırmıştım; zira ilk defa, lisansını PDR’ de tamamlamış olmaktan memnun olmayan biriyle karşılaşıyordum. “Neden hocam ?” diye sormuştum. Sonrasında gelen cevaplar buram buram aşağılık kompleksi kokuyor; genel psikoloji camiasında sıkça yer bulan formasyonumuzu sorgulama olayının mesnetsiz fikirleri dökülüyordu kurulan cümlelerde…
Son sınıf öğrencisi olmanın verdiği idealistlikle hemen savunmaya geçmiştim: “Ama biz böyle farklıyız, şöyle ayrıyız…” türünden antitezlerimi birer birer döküvermiştim. Sonrasında birkaç ortamda daha psikoloji eğitimi alanların her nedense daha üstün, daha yetkin olduklarına dair düşünceler duyunca da bu yazıyı kaleme alma isteği duydum.
Aslında şaşırmamam gerekirdi. PDR bölümünü tercih sırasında hepimizin yaşadığı bir ikilemdi bu. Ve birçoğumuz iş imkânının daha avantajlı olması nedeniyle seçmiştik bölümümüzü. Yani aslında biz de bilmiyorduk aradaki farkı. “Psikolog” unvanı her zaman daha cezbedici geliyordu kulağımıza. Kompleksli düşünceler, “psikolog mu olacaksın” sorusunu “hayır psikolojik danışman” diye cevaplandırdığımızda bilinçaltımızdan bilincimize doğru yükseliyordu. Ve biz bu düşüncelerin altında zaman zaman eziliyorduk.
Psikoloji ve PDR Arasındaki Temel Ayrım Nerede Başlıyor?
“Psikolojik Danışma”nın genel psikolojinin alt dalı olan “danışmanlık psikolojisi” olduğunu birçoğumuz “psikolojiye giriş” dersinde öğrenmiştik. Üniversitelerin “psikoloji” bölümlerinde sadece “genel psikoloji” öğretildiğini; uygulama derslerinin ise PDR bölümlerinden daha az hatta bazı üniversitelerde hiç olmadığını da… Ama bu zamana kadar genel psikoloji eğitimi alıp da klinik psikologum diye gerim gerim gerilenleri gördükçe, bilinçaltıma sızdırılan düşüncelerin kaynağını şıp diye anlayıvermiştim.
Psikolojik Danışma ve Rehberlik anabilim dalı, genel psikolojinin “danışmanlık psikolojisi” alt dalının daha sonra tek başına disiplin haline gelmesiyle oluşmuş bir uzmanlık alanıdır. Danışmanlık psikolojisi, klinik psikoloji gibi başlı başlına bir alandır. Bu alanın etik ilkeleri, kuralları vardır. Yetkinlik sınırları bellidir. İddia edildiği gibi kimsenin alanına göz dikmemiştir. Genel Psikoloji’yi babası kabul eder ve zaten kuramsal bilgilerini de o kaynaktan alır.
Gelgelelim aradaki farka: Üniversitelerin Fen-Edebiyat fakültelerindeki “Psikoloji” bölümü genel psikoloji eğitimi verir; dolayısıyla “psikolog” yetiştirir. Teorik bilgi ağırlıklı yetişirler buradaki öğrenciler. Uygulama dersleri yok denecek kadar azdır. Lisans eğitimi sonrasında “Klinik Psikoloji” alanında yüksek lisans yapıp “Klinik Psikolog” unvanını alabilirler. Ama onun dışında lisans diplomasıyla klinik psikologculuk oynayamazlar; formasyonları yetmez.
PDR Eğitim Ve Pozitif Psikoloji Ağırlıklıdır; İnsanın Olumlu Yönlerine Odaklanır. Psikoloji İse Daha Çok Patolojik, Nevrotik ve Problemli Bireylerle İlgilenir.
Psikolojik Danışma ve Rehberlik bölümleri ise her ne kadar bazı otoritelerce doğru ve yerinde görülmese de eğitim fakültelerinde eğitim verir. Ve “psikolojik danışman” yetiştirir. Mezunlarının büyük bölümü eğitimde istihdam edileceği için uygulama ağırlıklı bölümlerdir. Bunun yanı sıra eğitim bilimleri dersleri de alırlar. PDR bölümü mezunları da yüksek lisanslarını “psikoloji” veya “klinik psikoloji” alanlarında sürdürebilirler.
Aradaki en büyük fark alınan teorik eğitimdedir. Genel psikoloji eğitimi alanlar, lisans eğitimi sırasında daha fazla kuramsal bilgiyle karşılaşırlar; tabir yerindeyse psikolojinin altını üstüne getirirler. Psikolojik Danışma öğrencileri ise temel bazı teorik derslerin yanı sıra, bolca uygulama dersi alırlar. Bireysel danışma uygulamaları alarak danışma yapmak için gerekli altyapıyı hazırlamış olurlar.
Yazımın başında bahsettiğim yetersizlik duygularının asıl kaynağı, mesleğimizin sınırları ve yetkinlik alanlarımız hakkında yeterince bilgi sahibi olmamızdır. Böyle ikilemler yaşamamız, aradaki benzerlikler yönünden normaldir fakat aşağılık kompleksine girmemiz anlaşılır bir durum değildir; zira klişe olacak ama kulvarlarımız farklıdır.
Son olarak; mesele “Psikolog” unvanını kullanmaksa ben söyleyeyim biz aynı zamanda “Danışman Psikolog”uz. Psikolojik Danışman/Danışman Psikolog ikisi de biziz. Hala aynı ikilemi yaşıyorsak; savunma mekanizmalarımızı devreye sokmadan kurtulabiliriz.
Dipnot: Yazıyı okudum ama ben hala ikilemdeyim diyenler: Daha fazlası için bkz. “Psikolojik Danışma ve Rehberlik Alanında Çalışanlar İçin ETİK KURALLAR”, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği, 7. Baskı
MERVE ASLAN
Dergi pe.Dr. İnönü Üniversitesi Eski Temsilcisi
www.facebook.com/dergipdr
twitter.com/dergipdr
Not: Metnin, sitemiz ve yazarımız kaynak gösterilmeksizin alıntılanması durumunda, telif haklarına ilişkin yasal hakkımızı kullanabileceğimizi belirtmek isteriz.