GELECEĞİ PLANLAMAK
"Yüksek dağlı tepelerde kuşa da rastlarsınız yılana da."
GELECEĞİ PLANLAMAK
Hayat ileriye doğru yaşanır ancak geriye doğru anlaşılır
Geçen haftaki yazım da bilinçli farkındalıktan bahsetmiştim. Anı yaşamak… Evet, anı yaşamalıyız fakat unutmamalıyız ki şuan bunu okurken bile bu anda kalmıyorsunuz. Zaman akıp gidiyor. Diyebilirsiniz geçmişin tozlu rafları ve geleceğin bilinmezliğinde kaybolmak yerine anı yaşamalıyız. Evet, sizlere katılmaktayım. Fakat geçmişin tozlu raflarına takılıp kalmamak ve geleceği bir bilinmezlikten kurtarmakta bizim elimizdedir.
Geçmişe asla takılıp kalmayın. Geçmişi bir kitap gibi kullanın. Onu asla eviniz yapmayın. Eğer onu evimiz yaparsak o evin tozu bizi kör edecektir. Bu tozlu gözlerle geleceği görmek ne kadar mümkün? Ancak onu bir kitap gibi kullanırsak geçmiş zaman zaman kendisine başvurduğumuz bir dost ve geleceğin malzemesi olacaktır. Anı yaşarken geleceğimizi de planlamalıyız. Bu planlamada önemli olan kendimizi tanımamız, doğru bir planlama ile geleceği belirsizlikten kurtarmaktır. Eğer anın farkında olabilirsek ve gelecek bizim için belirsizlik değil bir plan olarak kalırsa anı daha keyifli yaşayacak ve geleceğe umutsuz bakmaktan uzaklaşmış olacağız. Ne kadar engel olmaya çalışırsanız çalışın geçmişin tozu paçanızda bir yere yapışmış olacaktır. O da gelecektir sizinle geleceğe.
Bir insan geçmişinden hiçbir zaman kurtulamaz ancak onu geleceğinden geride tutar. Eğer o paçanıza tutunup sizi bırakmayan o geçmişin tozu geleceğin saydamlığına karışıyor diye onu çözmekten kaçarsak, korkarsak geçmiş ile geleceğin bu savaşında kaybeden şuanda yaşadığımız an olacaktır. Bu yazımı yazma amacımda budur. Evet, anı yaşayın ancak o hiçbir zaman kurtulamayacağız geçmiş ve önümüzü göremediğimiz geleceği barıştırın.
Onlar aslında sizin şuanı yaşamanız için size yardımcı olacak en büyük dostunuzdur. Onlardan kaçmayın. Onlarla dost olun ancak onlara da takılıp kalmayın. Çünkü sizin asıl dostunuz şu andır. Gelecek için bir plan yapıp onu bu karanlıktan kurtarmalıyız. Ufakta olsa bir ışık olmayız kendi geleceğimize. Bazen gelecek bizim için ufak bir ışık olabilirken bazen de biz geleceğimiz için ufak bir ışık olabiliriz. Bu ikisi de bizim elimizdedir. Hayat her zaman bizlere gülümsemeyecektir. Bazen nankör bir kedi gibi bizi tırmalayabilir. Bu tırmalamayı en az acı ile atlatmak için geleceğimizi planlamalıyız. Yoksa canımız olacağından daha fazla yanacaktır.
Kendinizi evden hiç çıkmamış bir masal kahramanı hayal edin. Perdeler ufak bir umut ışığı giremeyecek kadar kapalı. Dışarı çıkmak istiyorsunuz ancak korkuyorsunuz. Çünkü sizi dışarıda neler karşılayacak bilmiyorsunuz. Eğer bir gün aniden dışarı çıkarsınız canınız çok yanabilir veya tam aksine çok mutlu olabilirsiniz. Diğer bir seçenek ise evden hiç ama hiç çıkmak yok. Aklınızda dışarıda ne olduğuna dair hiç merak duygusu yok. Ne olurdu sizce? Aynı geçmişe takılıp kalmak gibi yok olup gideceksiniz.
Cenap Şehabettin bir sözünde şunu der: Yüksek dağlı tepelerde kuşa da rastlarsınız yılana da. Ancak birisi oraya uçarak çıkmıştır diğeri ise sürünerek. Uçamıyorsan koş; koşamıyorsan yürü; yürüyemiyorsan, sürün ama o dağı tırman. Aynı geleceğe gitmek gibi. Sakın o dağa tırmanmaktan vazgeçme ama bu tırmanış anında o anın heyecanı, mutluluğu, acısı ve kederini asla yaşamaktan kaçma. O anı yaşa. Unutmayın zaman en iyi yazardır. Sen geçmişte kalıp anı yaşamazsan ve geleceğe adım atmazsan o senin için en kötü sonu yazacaktır. Zamanı sakın kaçırma ve yaşa.
Hayatımızda 3 tür plan yapmaktayız. Bunlar:
Kısa vadeli amaçlar: 1 ay ile 1 yıl arası zaman dilimi için yaptığımız planlar. Mesela gelecek ay sınavlarım iyi geçerse sınavlardan sonra kamp yapmaya gideceğim
Orta vadeli amaçlar: 1 ile 5 yıl arası zaman dilimi için yaptığımız planlar.
Uzun vadeli amaçlar: 5 yıl ve daha fazlası için yaptığımız planlar. İş hayatı ve evlilik buna örnek verilebilir.
Bu planlar ile yaşamımız daha net bir şekilde devam edecektir. Hiçbir zaman tam bir netlikten söz edemeyiz. Ancak bunu keskinleştirmek yine bizim elimizdedir. Günümüz de en sık yatığımız bir plan: İş hayatı. Bu konuda sürekli tartışılmakta olan bir konu çocukların çalıştırılıp çalıştırılmaması üzerinedir. Bazı aileler aman çocuğum yorulmasın derken, bazı aileler ise çalışsın yaşamın para kazanmanın zorluğunu öğrensin demektedir.
Benim düşüncem ise az önce bahsettiğimiz evden çocuğun dışarıya pencereden bakıp hiç içine girmemesi gibidir. O çocuk büyüdüğü zaman artık dışarıya çıkmaktan yani iş hayatına atılmaktan korkan bir birey olacaktır. Çünkü o dışarıya hiç çıkmamış, ona hiç dokunmamış ve onu hiç yaşamamıştır. Bu süreçte planlarımıza ulaşmada ne kadar aktif olursak gelecek için o karanlığa tuttuğumuz ışık o kadar büyüyecektir. Unutmayınız ki hayat ileriye doğru yaşanır ancak geriye doğru anlaşılır.
Peki, geleceği nasıl planlayabiliriz?
Şimdi sizlerle bir oyun oynayalım.
- Elinize bir a4 kâğıdı alın. Elinizdeki kâğıdı dikine ortadan ikiye katlayın.
- Ortadaki çizgi sizin yaşam çizginiz olsun.
- Kâğıdın başlangıcına 0 sonuna ise sonsuzluk işareti koyun. Bu hayatınızın başlangıcı ve ne zaman öleceğimizin bilinmezliğindendir.
- Şimdi o yaşam çizginizde yaşınızın olduğu yeri belirtin ve bir nokta koyun oraya.
- Şimdiye kadar hayatınızdaki önemli olayları olumlu ise sağ olumsuz ise kâğıdın sol tarafına yazın.
- Olumlu olaylar sizin iradeniz ile olmuş ise onların başına yıldız koyun.
- Şimdi gelecekte olmasını istediklerinizi düşünün ve hangi yaşta olmak istiyorsanız o yaşın karşısına sağ tarafa yazın.
- En sonda ise geçmişinizi, şu anınızı ve geleceğinizi karşılaştırın. Onları yüzleştirin ve sizin için en doğru gördüğünüz düşünceleri işaretleyin. Bu düşünceler artık sizin planınız olsun.
Güzel bir geleceğe emin adımlarla anın mutluluğu ile beraber yürümeniz dileğiyle…
Bu haber toplam 19761 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.