İÇİMİZİ KEMİREN BİR DUYGU: KISKANÇLIK
Kardeş kıskançlığı, eşler arası kıskançlık ve diğer kıskançlık türleri...
İÇİMİZİ KEMİREN BİR DUYGU: KISKANÇLIK
Kıskançlık, akıllarda birçok durumu çağrıştıran, insanı kemiren, yeri geldiğinde yapmam dediği şeyleri bile yaptıran, bazen güzel bazen ise korkucu olabilen bir duygu. Kıskançlığı yaşamamak mümkün mü? Aslında pek de mümkün değil. Çünkü tek tür bir kıskançlık yok. Hayatımızın farklı alanlarında farklı şekillerde kendini gösteren birçok durumu var. Kardeş kıskançlığı, eş kıskançlığı, sevgili kıskançlığı, arkadaş kıskançlığı vb. şekilde örnekleri çoğaltılabilir.
Peki kıskançlık doğal bir duygu mudur? Tabi ki doğal bir duygudur. Her insanın doğasında görülebilir. Ama önemli olan bu duygunun hastalık boyutuna gelmemesi ve kişiyi ele geçirmemesidir. Kıskançlık bazen gerçekten hastalık haline gelebilir. Bu hastalık birçok ilişkiyi de olumsuz etkilemektedir. Kişilerin ruh sağlığını da oldukça etkiler.
Kadın erkek ilişkilerinde kıskançlığı ele aldığımızda, kıskançlık ılımlı şekilde olduğunda ilişkilerde yapıcı bir rol alabilir, doyumu artırabilir ve değer verildiğini hissettirebilir. Ancak kontrol edilemediğinde yıpratıcı olabilmektedir. Aşk deyince akla ilk gelen kelimelerden biri de kuşkusuz ki kıskançlıktır. Öyle ya birçoğumuza göre kıskançlık aşkın doğal birsonucu. Ancak kıskançlık, her zaman aşkın bir göstergesi olmayabilir. Kişilerde güven probleminin de göstergesi olabilir. Erkeklerle kadınlar arasında yer alan kıskançlıkta bir yakınını, alışılan bir kimseyi kaybetmek, yalnız kalmak endişesinin de önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz.
Gerek Freud gerekse diğer birçok psikanalistler, kıskançlık ile cinsiyete dayanan bazı düşünceler, duygular arasında münasebet bulunduğunu belirtmişlerdir. Onlara göre birbirlerini kıskanan erkekler ve kadınlar bilinçaltında yer alan gizli saklı maksatlarını niyetlerini birbirlerine aktaranlardır. Bir kadın işlemek istediği günahı kocasına, bir erkek bilinçaltında yer alan ve açıklayamadığı arzularını karısına aktarır. Daha doğrusu ona kendi yerini verir. Onun da fırsat bulduğu takdirde kendisi gibi hareket edeceğine inanır (Özgü, 1967). Tabi ki her erkek ve kadın için bu durum genellenemese de psikanalistler açısından durum budur.
Kardeş kıskançlığını ele aldığımızda, bu durumun aslında toplumsal nedenlerden ortaya çıktığını söylemek doğru olmaktadır. Kardeş denilince akla gelen isimlerden Adler’i de anmadan geçmek olmaz. Adler, çocuklarda doğum sırasının kişiliklerini ne şekilde etkilediği hakkında çalışmalar yapmıştır. Burada da büyük kardeşin küçük gelince kendini pabucu dama atılmış hissetmesinden ve küçük kardeşin genelde evdeki şımartılan çocuk olduğundan bahseder. Bu doğum sırasının bireylerin ileride meslek seçimini dahi etkileyebileceğine de değinir. Çocuk yalnızken birden başka bir kardeşin dünyaya gelmesi ile kıskançlık başlar. Bu kıskançlık tabi ki her zaman tek taraflı olmaz. Küçük kardeş de büyük kardeşi kıskanabilir. Çocukta görülen kıskançlık tepkileri gayet normaldir. Bu durum daha çok ebeveynlerle ilgilidir. Ailenin çocuklara eşit yaklaşması ve çocukları arasında da iletişimi ve paylaşımı artırması gerekmektedir. Kardeşlerinin olması ile ne gibi durumların yaşanacağını da çocukla paylaşmalıdırlar. Ebeveynlerin de yeni çocuk doğduğunda diğer çocuklarını ihmal etmemeleri ve onlarla da vakit geçirip, paylaşımda bulunmaları gerekmektedir.
Kaynakça
Özgü, H. (1967). Aşk ve Kıskançlık. Aşkın Psikanalizi. İstanbul: Özgü Yayınevi.
Yavuzer, H. (1993). Kıskançlık. Ana- Baba ve Çocuk. İstanbul: Remzi Kitapevi.
Duygu GÖK
Bu haber toplam 5182 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.