İçindeki Çocuğun Sesini Duyuyor Musun?
Sorumu yineleyeyim, içinizdeki çocuk işitilmeyi bekliyor. Onu duyuyor musunuz? Mutsuzluklarınızın altında belki de işitemediğiniz iç sesiniz yatıyordur. Onunla tanışalım mı ?
İÇİNDEKİ ÇOCUĞUN SESİNİ DUYUYOR MUSUN?
Sorumu yineleyeyim, içinizdeki çocuk işitilmeyi bekliyor. Onu duyuyor musunuz? Mutsuzluklarınızın altında belki de işitemediğiniz iç sesiniz yatıyordur. Onunla tanışalım mı ?
İçimizde çocuk aslında duygu ve heyecan kaynağımızdır. Zihinsel gücümüz ondan eksik kalsaydı mantık ve tecrübe kalıplarından ibaret olurdu . Duygu ve heyecandan yoksun kalmayı hangimiz isteriz ki? İçimizdeki ses derin bir düzeydedir ve belirsiz bir enerji şiddeti vardır. Bir de içimizdeki çocukla çatışan öneriler sürmeyi hayli seven iç ana-babamız vardır. İkisinin de ses tonları birbirinden farklıdır. Hep başımızın iki yanında belirdiğine inandığımız şeytan, melek figürleri olur ya hani sanıyorum içimizdeki çocukla iç ana-babayı çelişmeleri yönünden onlara benzetmek yanlış olmaz. Onlar hep vardırlar. Hatta tam da şu an, bu satırları okuyor olmanızın dışında aklınızda başka düşünceler var mı? Ders çalışmak, bir arkadaşınızla buluşmak vs. İşte bu yaratıların bir de iç sesleri vardır. Onları keşfetmenin en kolay yolu elinize bir kağıt alıp ortadan çizgi çekip farklı sesleri birbirinden ayırmaya çalışmaktır bence. Bunu deneyin ve sonrasında yazdıklarınızı inceleyin. Duygu tonu yüksek ve düşsel tasarılar yaratmaya meyilli düşünceleriniz sizin iç çocuğunuzdur. İç ana-babanın daha ağırdır sesi. Daha ciddi ve gerçekçi. İkisinin de gereksinimlerinde bir uyuşamama söz konusudur. Ve bu uyuşamama hali uzun süreliyse ve bir türlü çözüme ulaştırılamamışsa onların sesleri mutsuzluğumuza davetiye çıkarırlar. Ama elbette ikisinin sesini aynı tonda duyabilmenin yolları var. Bir defa iç çatışma denen hücum savunma savaşında seslerin aynı güçte olmalarına izin vermemeliyiz. Çünkü güçlerin dengede olması bireyi belli bir yönde karar almaktan alıkoyar. Hatta çoğu kez de bu iki ses ağır gelmeye başlar ve “kararsızlık” denilen o kafa karışıklığı evresinin içinde bulur birey kendini.
Peki ya onları memnun etmenin yolları neler?
Bunun için 4 yaklaşım türü var.
Bunun yaklaşımları bir örnek üzerinde açıklayayım. Bir hafta sonraki sınavına çalışan bir öğrenci arkadaşından bir telefon alıyor. Arkadaşı birkaç arkadaşıyla birlikte sinemaya gideceklerini söylüyor ve onu davet ediyor. İç sesler konuşmaya başlıyor zaman kaybetmeksizin. Bu durumda ne yapmalı?
· Kaybet/Kaybet
İki sesin de gereksinimlerinin de karşılanmadığı yaklaşımdır. Öğrenci arkadaşlarıyla sinemaya gitmez ama derse de kendini veremez. Kitaba anlamsızca bakar. İçindeki çocuğun iç ana-babaya öfkesidir aslında o anlamsız bakışlar. “Sen beni sinemaya yollamadın, ben de onu ders çalıştırmayacağım işte!” der.
· Kazan/Kaybet
Bu yaklaşım galibiyetin iç ana-babaya geçtiği yaklaşımdır. Tabi iç çocuk intikamın soğuk bir yemek olduğunun bilincindedir ve çocuk dersin başına oturmasına göz yumsa da onu mutsuz ederek varlığını öğrenci üzerinde gösterir.
· Kaybet/ Kazan
Bu yaklaşımda da iç ana-baba huzursuzdur. Hal böyleyken çocuk mutlu olması mümkün değildir. Aklının derslerine takılması filme odaklanamamasına ve bundan dolayı da zevk alamamasına sebep olur.
· Kazan/Kazan
Uzlaşmanın sağlanabildiği tek yaklaşımdır. Çocuk filme gider ama ders çalışması gerektiğinin de bilincindedir. Ailesine ders çalışma saatlerine uyacağı konusunda söz verir. Karşılıklı güven ve saygı temelli bir iletişim sağlanır.
İçinizdeki sesleri doğru şiddette ve tonda duyabildiğimiz gün mutluluk mucizesine bir adım daha yaklaşmış olacağız..
Sıla Salantur
Bu haber toplam 7029 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.