Karantinada İzleyebileceğiniz Psikolojik Vakaları Konu Alan 10 Film

Karantinada İzleyebileceğiniz Psikolojik Vakaları Konu Alan 10 Film

Meslektaşımız Şeyma OĞUZ, analiz edeceği filmleri tek tek izledi ve siz okurlarımız için detaylı olarak kaleme aldı.

KARANTİNADA İZLEYEBİLECEĞİNİZ PSİKOLOJİK VAKALARI KONU ALAN 10 İYİ FİLM ÖNERİSİ

 

Evde olduğumuz bugünlerde eğer psikolojik vakalarla ilgili filmlere ilgi duyuyor ve gerilimin de eşlik etmesini istiyorsanız listedeki 10 filmi mutlaka izlemelisiniz. Filmlerin hepsi sizi düşündürecek, bazılarının etkisinden film bittikten sonra çıkamayacaksınız ve  psikolojik  vakalara meraklıysanız aynı zamanda da  gerilimi de seviyorsanız bu filmler çok pasgol hoşunuza gidecektir. İşte psikolojik vakaları konu 10 film önerisi:

1) SYBIL (2007): Filmi izledikten sonra bir 5 dk kendinize gelemiyorsunuz çünkü Sybil’in çocukluğunda yaşadığı taciz ve travmaları çok çarpıcı ve sizi sarsıyor. Ayrıca bu filmi izledikten sonra DKB’yi araştırmak isteyebilirsiniz. Çünkü bu hastalığın ortaya çıkma aşamasını ve terapi seanslarını çok iyi gözlemliyorsunuz. Gerçek bir hayat hikayesi olan Sybil filmi çocukluk döneminde travmalar sonucunda “Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu”na sahip genç bir kadının mücadelesini anlatıyor. Bu mücadelede Sybil ve annesinin diyaloglarını bol bol görüceksiniz. Filmi bir solukta izliyorsunuz. Sybil’in hastalığını ilk öncelikle Hell adında bir psikolog “histerik” olarak isimlendiriyor. Sybil daha sonra bir psikanalist olan Wilburn’a yönlendiriyor. İşte her şey bundan sonra başlıyor. Psikanalist seansları çok güzel yönetiyor ve seanslarda 16 farklı ve bambaşka kişiliklerle tanışıyorsunuz. Seanslarda Sybil’in kişilik geçişleri çok çarpıcı. Sybil, kişilik geçişlerinden sonra kendi kişiliğine döndüğünde diğer kişiliklerin neler yaptığını hatırlamıyor. Ve bu süreci yöneten psikanalist, Sybil’in hastalığını da keşfeden kişi. Ancak hiçbir meslektaşı psikanaliste inanmıyor, hatta dalga geçiyor. Psikanalistin vazgeçmemesi, devam eden terapi seansları, Sybil’in seanslarda farklı kişiliklerinde yaşadığı travmaları anlatması sizi heyecanlandırıyor. Sybil’le beraber kendinizi mücadele ederken bulabilirsiniz. Sybil’in tüm kişilikleriyle tanışmayı ve bu hastalığın tanı kitaplarına nasıl girdiğini merak ediyorsanız mutlaka izleyin!

split.jpg

2) SPLIT (PARÇALANMIŞ-2017): Split filmi, “Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu” nu konu alıyor. Başr

ole can veren James McAvoy yani filmde Kevin adındaki genç bir adam karşımıza 23 farklı kişiliğe sahip bir karakterle çıkıyor. Ancak filmde 24. karakterin ortaya çıkacağını da son sahnede eklenen The Beast ile anlıyoruz. Film 3 genç kızın Kevin tarafından kaçırılmasıyla başlıyor. Bir market çıkışı kaçırılan 3 genç kız başına neler gel

eceğinden habersiz. Kevin kızların karşısında her defasında farklı kişiliklerle çıkıyor. Bu kişiliklerin birbirinden haberi yok. Hepsi bambaşka kişilikler. Burada “

Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu”nu kişilikler üzerinden izliyoruz.Kızlar Kevin’in kişilikleri keşfettiğinde kaçmak için en uysal çocuksu olan kişiliği ile iletişime g

eçmeye karar veriyor. Bu arada Kevin bütün bunlar olurken bir de terapi alıyor. Terapisi devam ederken soluksuz izleyebileceğiniz ve Kevin’in farklı kişiliklerini keşfedebileceğiniz güzel bir film. Çok akıcı ilerliyor. Her an farklı kişilikleri anlamaya çalışırken buluyorsunuz kendinizi. Mutlaka izleyin.

3) AS GOOD AS IT GETS (BENDEN BU KADAR-1997): Melvin Udall filmin ana karakteri. “Obsesif Kompulsif Bozukluk” belirtilerini film boyunca gözlemlediğimiz Melvin Udall aşk romanları yazıyor. Film boyunca ışıkları açıp kapaması, sokakta yürürken dikkat ettikleri çizgiler, restoranda yemek yerken yanında taşıdığı çatal-bıçaklar bize OKB ile ilgili davranışları anlamamıza yardım ediyor. Aşk romanları yazan Melvin Udall, hayatını bununla kazanıyor. Film eşcinsel komşusu Simon ve hergün yemek yediği yerdeki garson Carol arasında geçiyor. Komşusunun birgün gasp edilmesiyle hayatı değişmeye başlıyor. Bir de komşusunun çok tatlı bir köpeği var. İzlerken sizi epey bir gülümsetecek. Köpek, Melvin’in evine bırakıldığında sevimli halleri, onu sokakta taklit edişi baya hoşunuza gidecektir. Melvin’in aşkı, bunu açıklayamaması, bununla beraber yansıttığı huysuzluk ve filmin akışı izlenmeye değer. İzlerken güleceğiniz, “OKB”yi içeren güzel bir film.

4) SILVER LININGS PLAYBOOK (UMUT IŞIĞIM-2012): Filmde “bipolar bozukluk” çok iyi ele alınmış. Pat, bir tarih öğretmenidir. Eşinin kendisini aldattığını öğrendiğinde bir sinir krizi geçiriyor. Bundan sonra Pat için hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. İki uçlu duygu durum bozukluğu olan bipolar, beyni etkileyerek enerjide ve gündelik işlerde bozulmayla kendisini gösteriyor. Pat’ın terapisti, annesi, babası, Pat karısını unutsun diye ellerinden geleni yapıyor. Pat’ın aşık olması, katıldığı dans yarışması, tanıştığı Tiffany hayatının akışını değiştiriyor. Bu değişimle başlayan hayat hikayesi izlenmeye değer.

memento.jpg5) MEMENTO (AKIL DEFTERİ- 2000): Hepimiz gün içerisinde zaman zaman unutkanlıklar yaşarız ve yaşıyoruz. Ancak bu filmde ele alınan unutkanlık çok başka. Günlük hayatta karşılaştığımız bir unutkanlık değil. Ve bu filmde bu konuyu ele alan en iyi filmlerden biri. Başroldeki kahramanımız bir bellek bozukluğuna sahip ve buna “amnezi” diyoruz. Başrol kahramanı Leonard’ın bunu yaşamasının sebebi karısına tecavüz edilip öldürülmesiyle başlıyor. Bu olaydan sonra Leonard’ın hayatı tamamen değişiyor. Hayatını sadece karısının katillerini bulmak için yaşıyor. Fakat önünde çok büyük bir engel var: amnezi. Düşünsenize hayatınızın travmatik bir anısı var bununla mücadele ederken bir yandan da her 10 dk’da bir yaşadığınız her şeyi unutup yeniden hatırlıyorsunuz. Ve tekrar karınızın öldürüldüğü ana geri dönüyorsunuz. Bununla mücadele ederken çok fazla çözüm yolu deneye Leonard, çözümler yeterli gelmeyince çareyi vücuduna dövme yaptırmakta buluyor. Leonard’ın karısının katillerini bulma mücadelesini ve bu sırada yaşadığı “amnezi”yi mutlaka izleyin. Çünkü bu konuyu ele alan en iyi filmlerden biri. Ayrıca filmde sondan başa doğru gideceksiniz.

6) ONE FLEW OVER THE CUCKOO’S NEST(GUGUK KUŞU-1975): Filmde muhteşem bir oyunculuk izleyeceksiniz. Çünkü Jack Nicholson!  Oyunculukta döktürdüğü bir film. Ayrıca bu film psikolojiye olan ilginizi daha da katlayacak ve arttıracak. Filmin baş kahramanı McMurphy’nin normal olmayan davranışlarından dolayı hapishaneden alınıp akıl hastanesine kapatılmasıyla kararıyla oyunculuklar konuşuyor. Ayrıca araştırmalarıma göre gerçek psikiyatristler de filmde oynamış. Bu yüzden de roller ve oyunculuklar bu denli sizi etkiliyor. McMurphy’nin sürekli kaçma isteği, bunu hapishanede başaramadığı İçin akıl hastanesine gelmesi. Akıl hastanesinden de sürekli kaçmaya çalışması ve orada otoriteyle yaşadığı çatışmalar çok etkileyici. Hatta bu davranışlarından dolayı zamanla kahraman olarak görülecek. Filmde grup terapileri, McMurphy’nin akıl hastanesinden kaçış sahnesi, filmdeki diyaloglar gerçekten çok ilginizi çekecek. Özellikle “normal” ve “anormal” kavramlarını sorgulamaya başlayacaksınız. Kendinizi “normal kim?”  ve “anormal kim?” sorularını sorarken bulucaksınız. Özellikle filmin son sahnesi de çok çarpıcı. Bu filmi mutlaka izlemelisiniz.

7) THE MACHINIST( MAKİNİST-2004): Bu filmin karanlık bir atmosferi var ve siz de izledikçe bu atmosferde kendinizi buluyorsunuz. Filmin kahramanı son 1 yıldır uykusuzluk yaşıyor ve aynı zamanda da dikkat bozuklukları ve kilo kaybı görülmektedir. Bunların bir sebebi var. İşte sonrasında filmin kahramanının neler yaşadığını öğrendiğinizde her şey kafanızda yerli yerine oturuyor. Bu olaydan sonra “insomnia” uykusuzluk hastalığına yakalanan baş karakterimiz, fiziksel olarak diğerlerinin de dikkatini çekiyor . Çünkü bir torna atölyesinde çalışan baş karakter Trevor işinde çok dikkatli olması gerekiyor. Ancak tam tersine dikkatindeki bozulmalar ve yaşadığı ruhsal sıkıntılar yüzünden işler giderek zorlaşıyor. Giderek kendisine notlar bırakmaya, azalan kilosunu not almaya başlıyor. Aynı zamanda filmde “insomnia” hastalığının yanında eşlik eden hezeyan ve halüsinasyonlar da göreceksiniz. Filmin baş karakterinin neler yaşadığını ve sonrasında bu hastalığa nasıl yakaladığını görmeniz izlemeye değer! Mutlaka izleyin.

siyah.jpg8) BLACK SWAN (SİYAH KUĞU-2010): Film görsel açıdan sizi büyülüyor. Hem de oyunculuklar muhteşem. Asıl kahramanımız Nina’nın bir rüyası ile başlıyor film. Nina başrol oyuncusu. Nina’nın ne kadar mükemmeliyetçi bir karakteri olduğunu göreceksiniz. Aynı zamanda bu mükemmelliyetçiliği takıntı hale getirmenin insana nasıl zarar verdiğini, insan psikolojisini nasıl olumsuz etkilediğini çarpıcı şekilde izleyeceksiniz. Asıl kahramanımızın bu süreçte nasıl bir narsistik sürece gittiğini göreceksiniz. Bu süreçte bu durumun nasıl hem çevreye hem kendine zarar verme süreci çok çarpıcı! Aynı zamanda Nina’nın annesi de çok dikkatinizi çekecek. Özellikle kızına aşıladığı hırs, takıntıları, aşırı kontrolcü davranması, filmde kızının asla büyümesini istememesi. Bunu filmde aslında büyüyen kızına sürekli “küçük tatlı kızım” kelimesiyle görüyoruz. Yetenekli genç balerin Nina’nın rakibi ile nasıl yarıştığına, hırsın kendisine nasıl zarar verdiğine, tüm bu süreçlerden sonra Nina’nın yüzleşmelerini ve geçirdiği değişimlere tanık olacaksınız! Nina’nın yaşadığı duygusal travmalar kimi zaman sizi rahatsız edecek kimi zaman da sarsacak! Mutlaka izlemeniz gereken ve iki genç arasındaki rekabetin ilginç bir dostluğa nasıl dönüştüğünü görmeniz gereken bir film Siyah Kuğu!

9) PSYCHO (SAPIK-1960): Eğer gerilim seviyorsanız bu film tam size göre. Psikolojik gerilim tadında olan Pysho  Marion adındaki kadının iş yerinden kaçarak  aynı zamanda da para çalmasıyla başlıyor. Kadın kaçarken bir motelde konaklıyor. Ve işte burada tüm işler karışıyor ve gerilim artıyor. Motelde Norman adında genç bir adam karşılıyor. Norman geçmişinde yaşadıklarından kendisini sorumlu tutuyor. Bu duygu onu günden güne daha da kötü bir hale getiriyor. Marion, Norman’la tanıştıktan sonra bazı hareketleri dikkatini çekiyor. Norman’ın kuşlara olan ilgisi, tavırları gibi. İşte bundan sonra tüm işler karışıyor. “Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu” nu konu alan gerilimseverleri çok heyecanladıracak bir film.

10) TO THE BONE (KEMİKLERİNE KADAR-2017): Film bir yeme bozukluğu olan “Anoreksiya Nervoza” hastası 20 yaşında Ellen’in yaşam öyküsünü anlatıyor.Ellen'ın ailesi tarafından terk edilmişliği, başına gelen üzücü olay, hastalığı ve kişiliği çok güzel işlenmiş. Yemek yememenin nasıl bir his olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz. Ayrıca filmde güzellik algılarına yüklenen anlamlara da ince eleştiriler geliyor. Film, Ellen’in bu hastalıktan kurtulma çabasını çok güzel ele alıyor. Ellen birçok tedavi ve terapi görüyor. Ancak son gördüğü tedavi biraz farklı. Ellen sıra dışı bir doktorun yönetimindeki grup evinde tedavi görmeye başlıyor. Bu evde yeme bozukluğuna sahip kişiler var. Filmde Ellen’in hastalığı ve Ellen’in annesiyle bebeklikte yaşadığı süreciyle ilişki kuruluyor. İzleyip bunu keşfedebilirsiniz. 

seyma-oguz-002.jpeg

PSİKOLOJİK DANIŞMAN

ŞEYMA OĞUZ

Bu haber toplam 13357 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum