TRANSAKSİYONEL ANALİZ (TA) (Sema Küsmenoğlu)

TRANSAKSİYONEL ANALİZ (TA) (Sema Küsmenoğlu)

TA denilince, ilk olarak aklımıza "ego durumları" gelmektedir.

TRANSAKSİYONEL ANALİZ (TA)

Drama Üçgeninde Transaksiyonel Analiz

Psikolojinin iletişim, gelişim, kişilik, psikopatoloji ve terapi alanlarıyla ilgili bilgileri içeren Transaksiyonel Analiz; insanı olumlu olarak ele alan, mantığın yanı sıra muhakemenin de gelişmesini vurgulayan insancıl bir yaklaşımdır.

Transaksiyonel Analiz’de kişilik kuramında çocuk-yetişkin-ebeveyn ego durumlarının kullanılması diğer kuramlardan ayırır. Transaksiyonel Analiz’de insan davranışları ego durumları bakımından açıklanmaktadır. Berne, kuramındaki yazgı analizini Anti-Freudian olarak görmektedir. Berne’in yaşamında çok değer verdiği Psikanaliz’den kopuş nedenlerinden biri ego durumu olarak görülebilir.

Ebeveyn ego durumu; yaşamla baş etmek üzere başkalarından ödünç olarak aldığımız duygu, düşünce ve davranış örüntüleridir. Çocuk ego durumu; kişinin yaşamla baş etmek üzere kendi potansiyelini işe koştuğu bir yandan da çocukluğundan izler taşıdığı duygu, düşünce ve davranışlardır ve burda temel varlığı korumaya yönelik olan yaşantılar kastedilmektedir. Yetişkin ego durumu; şu anki gerçeğe uygun ve çocuk-ebeveynden özerk duygu, düşünce ve davranış örüntüsüdür.

Berne, “İnsanlar, OKEY”dir, der. OKEY olma; birey ne yaparsa yapsın, kim olursa olsun; değerli ve anlamlıdır, demektir. Hiç kimsenin birbirine üstünlüğü yoktur; kimse birbirinden daha iyi veya daha kötü değildir. Sadece herkes birbirinden farklıdır ve bu farkla her insan OKEY’dir.

Drama üçgeni, 1968 yılında Transaksiyonel Analist S. Karpman tarafından masalların ortak yönlerinin keşfiyle ortaya çıkmıştır. Masallardaki kahramanların rollerini inceleyen Karpman, her masalda üç ana karakterin-rolün bulunduğunu ve bu karakterlerin rollerinin nasıl değiştiğini ifade etmektedir. Sindrella; önce bir kurbandır ve masalın dizinine göre sihirli peri ile prens tarafından kurtarılır. Bir yandan da üvey annesi ve üvey kızkardeşleri tarafından aşağılanır/yargılanır. Kırmızı Başlıklı Kız’da ise Kırmızı Başlıklı Kız, büyükannesine yiyecek götürürken(kurtarıcı) kurt tarafından kurban rolüne düşürülür. Kurban/Mağdur rolündeyken, oduncu(kurtarıcı) tarafından kurtarılır. Karpman Kurtarıcı, Mağdur ve Yargılayıcı şeklinde olan rolleri “Drama Üçgeni” olarak ifade tanımlamıştır.

            pano.jpg

Yargılayıcı; başkalarını aşağılayan ve küçük gören bazen de zulmeden kimsedir. Kendisini başkalarından üstün görür ve onların OKEY olmadığına inanır. Mağdur; kendisinin OKEY olmadığına inanır ve kendisini diğerlerinden aşağı görür. Ya bir yargılayıcının kendisini aşağılamasını görür ya da kendisinin zavallı olduğunu onaylayacak bir kurtarıcının kendisini kurtarmasını bekler. Kurtarıcı; başkalarının OKEY olmadığına inanır ve onları aşağılık görür; fakat bunu yardım ederek yapar.

Kurtarıcı ve gerçek yardım eden kişi bazı ince çizgilerle ayrılır. Bu çizgiler sorumluluk ve niyettir. Bir kişinin yapabileceği bir işi başkası onun yerine yapıyorsa; yardım diyor görünen kişi kurtarıcı olur. Sorumluluğu kimin yapabildiği/üstlendiği karakteri kurtarıcıya çevirebilir. Balık tutmayı öğrenebilecek potansiyelde olan birine balık verilmemeli, balık tutma öğretilmeli. Balık vermek, kişileri, kendine(kurtarıcı) bağımlı hale getirir. “Yüzüne her güleni dost sanma” atasözümüz, niyet dediğimiz diğer çizgiyi ortaya koyar.

Bize iyilik yapan her kişi, gerçekten yardım etmez. Düşünerek (çıkar) yapılan iyilikle kalpten (çıkarsız ve sorumluluğu düşünen) yapılan iyilik kurtarıcı veya gerçek yardım eden kişi rolüne bürüyebilir. Birçok atasözümüz ya da kıssalarımız iyilikten zarar geldiğini düşündürür; zarar gelecek noktanın sorumluluk ve niyetin göz ardı edildiği nokta olabilir.

Drama üçgenindeki roller; “şimdi ve burada” yerine geçmişte gösterilen, ebeveynlerden öğrenilen yazgısal tepkilerdir.

Her psikolojik oyunda oyuncular bu rollerden birisini alarak bekledikleri temas iletilerini sağlamaya çalışır. Temas iletisi ihtiyacını Berne, insan davranışlarının temelinde temas(sıvazlanma) ihtiyacı yattığını belirttiği ve kuramını buna dayandırdığı görülmüştür.  Her insan varlığının onanması-sıvazlanma ihtiyacıyla yetişir.

Bir insanın hikâyesinde ilk başta sadece anne veya bebeğe bakım veren kişi bulunur. Bu rolü üstlenen kişi; bebeği besleme, okşama, onun altını değiştirme, ona dokunma ile ilettiği uyarıcı mesajlar bebeği ruhsal ve fiziksel olarak geliştirir. İhmal edilmiş bebeklerin ruhsal ve fiziksel gelişimlerinde gerilikler olduğu görülmektedir. Aynı şartlarda (ısı, ışık vs.) yetiştirilmeye çalışan çiçeklerden birine su verilirken sevgi sözcükleri söylenmiş; ötekine hiçbir şey söylenmeden sadece suyu verilmiş. Bir süre sonra sevgi sözcükleri eşliğiyle beslenen çiçek yani varlığı onanan çiçek serpilirken; temas iletisi yeterince karşılanmayan/ihmal edilen çiçek canlılığını yitirmiştir. Berne, temas iletisini bir kimsenin varlığını onamaya yarayan herhangi bir mesaj olarak tanımlar. Bu oyun bireyin varolduğu andan itibaren kurban rolüyle(bakım verilen kişi) ailede başlar ve diğer rollere bürünerek temas iletilerini yaşamı boyunca sağlar.

Herkes yaşamında ne olacağına kendisi karar verir; yaşadıklarımız bizim kararımız, seçimimiz ve davranışlarımızla yönlenir. Berne, kuramını şu ifadelerle özetler: “İnsanlar dünyaya prens ve prenses olarak gelir; ancak daha sonra kurbağaya dönüşürler. Transaksiyonel Analizin amacı da insanların yeniden prens veya prenses olmalarına yardımcı olmak olduğu görülmektedir.

Terapide/Danışmada oynanabilen “Evet; Ama”* oyunundaki rollere göz atalım: Danışan problemini ifade eder ve tüm çözümü kendi adına terapistten bekler. Danışan; MAĞDUR, Terapist KURTARICI rolünde olacaktır. Terapist bunu kabul eder ve tavsiye vermeye başlar. Danışan “Evet; ama” diyerek tüm tavsiyeleri geçersiz kılar. Bu işlem, terapistin yeni bir tavsiyede bulunamayacak duruma gelinceye değin sürer. Terapist tavsiyede bulunamayıp tıkandığında; Danışan-YARGILAYICI rolüne, Terapist-MAĞDUR rolüne geçmek durumunda kalır.

Clarkson, Karpman’ın Drama Üçgeni’nde 4. bir role dikkati çekmiştir. Psikolojik bir oyuna tanık olan kişiler, seyirci kalır ve durdurmak için bir şeyler yapmaz. Seyirci kalmaları oyunun devam etmesine yardımcı olur/neden olur. Bir toplumda fonksiyonel olmayan davranışlar bu şekilde sessizce pekiştirilebilmektedir. Clarkson bu bağlamda birçok seyirci oyunu tanımlamıştır.

Hayatımızda Drama Üçgeni’nin ve Clarkson’un ifade ettiği 4. Rolü de düşünürsek farklı dört role muhakkak bürünmüşüzdür ya da bu yazıyı okuduktan sonra hangi olaylarda hangi rollerde olduğumuzu düşüneceğiz. Doğduğumuz andan itibaren kurban rolüne bürünüp şu anki yaşamımıza geldiğimiz tüm rolleri ve diğer kişilerin hikâyemizdeki rollerini düşünüp birilerini suçlamayalım birilerini suçlamaya-yargılamaya düşmek kısır döngüyü devam ettirebilir. Kurtarmayı ve gerçekten-gönülden yardım etmeyi birbirinden ayıralım. Sorumluluk üstlenebilecek kişilere kanat olmayalım, onların kanat çırpmasına izin verelim. Seçimlerimizin, kararlarımızın sorumluluğunu alalım, prens ve prenses kalalım…

KAYNAKÇA

“Evet; Ama” Oyunu: Akkoyun, F. Transaksiyonel Analiz. Nobel Yayıncılık, Ankara.

Sema KÜSMENOĞLU
Psikolojik Danışman ve Rehberlik Uzmanı
Dergi p.Dr Ar-Ge ve Eğitim Projeleri Birimi Başkanı

 

Bu haber toplam 53000 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.