EYÜP CAN YAZICI

EYÜP CAN YAZICI

Hangi Hümanizm?

HANGİ HÜMANİZM?

Hümanist sözcüğünü duyunca aklına ilk ne geliyor? Senin yerine düşünmek haddim değil ancak toplumda gözlemlediğim kadarıyla bu sözcüğü duyanların aklına “herkesi kucaklayan, doğayı seven, yeşili koruyan, ayıyı öpen, sevgi pıtırcığı bir insan” geliyor. Kelime dilimize bu şekilde yerleşmiş olabilir ancak acı olan şu ki Hümanistik yaklaşımı benimsediğini iddia eden terapistler / psikolojik danışmanlar da hümanizmi yanlış anlayarak terapi/danışma yapıyor. Şimdi bakalım, Hümanistik yaklaşım yukarıda bahsettiğimiz gibi bir şey miymiş? ...

Kendini alkol ve sigaraya vermiş bir adam düşün. Yıllar önce çok sevdiği karısı tarafından aldatılmış ve ayrılmış. Hayatına normal bir şekilde devam etmeye çalışmış, bir kadına aşık olmuş ama reddedilmiş. Bunun üzerine iyice alkolikleşmiş, işe alkollü gittiği için işinden kovulmuş. Parasızlıktan evinin kirasını ödeyemez hale gelmiş ve evinden kovulmuş. Ve soğuk bir kış gecesi, bir inşaat köşesinde  artık tahammül edemeyeceğini düşündüğü bu hayata veda etmek istemiş. Kafasına bir silah dayamış ve duvarları beyniyle boyamış… Sence hümanistik yaklaşıma göre bu ölümün sorumlusu kimdir? Adamın ailesi ve geri kalan çevresi diyorsan üzgünüm, yanlış cevap. Hümanistik yaklaşım bu adamın ölümünden kendisini sorumlu tutar. Çünkü bu adam ne alkole başlamaya, ne işe alkollü gitmeye ne de kendi canına kıymaya mecbur değildi, seçim şansı vardı. Gel şimdi birlikte hümanistik yaklaşımı tanıyalım.

Hümanistik yaklaşımın kökleri “Varoluşçu felsefe” ye dayanır.  Varoluşçu felsefenin temel soruları ise varlığımızın anlamı, özgür iradenin rolü, her bir insanoğlunun biricikliğidir. Bu köklerden doğan Hümanistik(İnsancıl) yaklaşım ise dört ana öğe üzerine kurulmuştur. Birazdan bahsedeceğim bu dört ana öğeden yoksun bir hümanistik yaklaşımdan ya da hümanistik terapiden söz edilemez. Bir dönem yolda gördüğümüz dört kişiden üçü kendini hümanist olarak tanımlıyordu ancak son zamanlarda bu yanlış popüler akım duruldu gibi. Unutmayalım, Hümanistik yaklaşım bir moda akımı değil ciddi bir yaklaşımdır. İlk ana öğemiz kişisel sorumluluk. Başımıza bazen öyle durumlar geliyor ki hiç suçumuz olmadığına, olayların tamamen bizden bağımsız geliştiğine inandırıyoruz kendimizi. Oysa ki ne kadar inkar etsek de başımıza gelenlerin asıl sorumlusu bizleriz. Kuram bunu vurguluyor. Her zaman bir seçim hakkımız vardır. Çalışmak-tembellik etmek, bağlanmak-uzak durmak, gitmek-kalmak ve her gün yaşadığımız milyonlarca ikilem… Yaşadığın sürece seçim yapmak zorundasın ve bu seçimlerden başkaları değil sen sorumlusun. Bu sence de korkutucu bir özgürlük değil mi? İkinci öğemiz şimdi ve burada. Sahip olduğumuz tek zaman dilimi içinde bulunduğumuz andır.  Sürekli geçmişi düşünerek dokunamadığımız anlarda tutsak kalıyoruz bazen. Bazense geleceğin belirsizliğinde kayboluyoruz. Oysa ki değiştirebileceğimiz hayatımız gözümüzün önünde, bulunduğumuz anda. Sık sık duyduğumuz “Bugün geriye kalan hayatının ilk günüdür” cümlesi hümanist psikologların görüşünü yansıtır. Unutma ki geçmiş bizi olduğumuz noktaya sürüklemiş olabilir, ancak hep burada kalmak zorunda değiliz. Üçüncü öğemiz bireyin fenomenolojisi. Kimse seni senden iyi tanıyamaz diyor Hümanistik yaklaşım. Bu yaklaşımı benimseyen bir psikolog ya da psikolojik danışman asla danışana ne yapması gerektiğini söyleyemez. Ki psikolojik danışmanın ilkeleri arasında da “öğüt verme yoktur”. Ve son öğemiz kişisel gelişim. Kişisel gelişimi popüler anlamıyla kullanmıyorum, aklına “3 saniyede karşınızdaki insanın babaannesinin kızlık soyadını nasıl anlarsınız, 10 adımda platonik aşkınızla sevgili olun” gibi kitap isimleri gelmesin hemen. Bahsettiğim kişisel gelişim Carl Rogers’ın “potansiyelini tam kullanma” Abraham Maslow’un ise “kendini gerçekleştirme” şeklinde ifade ettiği kavram.  Bütün ihtiyaçlarının karşılandığını, milyarlarca liralık bir servete kavuştuğunu, uzun ve sağlıklı bir ömür geçireceğinin garantisinin verildiğini düşün. Her şeyin var. Mutluluğun ne kadar sürerdi? İnsan yaradılışı gereği sürekli ve olumlu bir gelişim göstermek ister. Durağanlık insanı mutsuz eden en önemli nedenlerdendir. Bu yüzden İnsan sürekli kendisine bir şeyler katmalı, yeni şeyler öğrenmeli, yeni tecrübeler edinmeli, yani yaşamalıdır. Kendini gerçekleştirmiş bir birey olmanın yolu “olabileceğimiz her şeyi olmaktan” geçer (Maslow, 1970, s.46).

Şimdi dönelim en baştaki sevgi pıtırcığına. Hümanist bir insan, terapist ya da psikolojik danışman karşısındaki bireyi her durumda haklı görmez, ona seçimlerinin sorumluluğunu alması gerektiğini hatırlatır. Hümanizm herkesi, ne hata yaparsa yapsın sevmek ve kucaklamak değildir. Yalnızca koşulsuz kabul vardır. Bir danışanı olduğu gibi kabul etmek onu melek gibi görmek değildir. Umarım Hümanistik yaklaşımın temelleri iyi anlaşılmış ve popüler hümanizm akımından ayrıştırılmıştır. Sözlerimi sonlandırırken seni çok çok sevdiğimi söylemeyeceğim. Çünkü bana büyük bir kötülük de yapmış olabilirsin iyilik de. Ya da görüşlerin benle çok zıt da olabilir aynı da. Ama şunu içtenlikle söylüyorum ki seni ne olursan ol kabul ediyorum, sana saygı duyuyorum. Dünya üzerinde her birey birbirinden farklı. Sen de herkes gibi biricik ve özelsin, değerlisin…  

EYÜP CAN YAZICI

KAYNAKÇA: Burger,Jerry M.(2006) Kişilik. Kaknüs. İstanbul

Bu yazı toplam 4920 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum