EYÜP CAN YAZICI

EYÜP CAN YAZICI

İnsanlığa "Corpus Callosum" Olmak

İNSANLIĞA CORPUS CALLOSUM OLMAK

                Dünya, bundan yaklaşık 4,5 Milyar yıl önce zıtlıklar üzerine kuruldu, varlık ve yokluk... Ve yine bundan yaklaşık 190.000 yıl [1] önce bu zıtlığı destekler bir şekilde "insan" dünyaya ayak bastı, ölüm ve hayat... Milattan önce ve sonra başta Heraklitos olmak üzere dünya düzeninin zıtlıklardan oluştuğundan bahseden birçok düşünür ortaya çıktı. Zıtlıkların birliği (diyalektik) ya da birlikteliğini (Yin ve Yang) savunan bir sürü akım ve düşünce biçimi oluştu. Ancak insanlık ya siyaha odaklandı ya da beyaza, aradaki çizgi kimsenin dikkatini çekmedi, çektiyse de bu çizgi ayırıcı olarak görülmekten öteye gidemedi. Bugün sizlerle o çizgiyi tanıyacağız.

                PDR 1. sınıfta Fizyolojik Psikoloji dersi aldıysanız(muhtemelen aldınız çünkü zorunlu bir ders) "Corpus Callosum" ismi pek yabancı gelmeyecektir. Hatırlayacak olursak corpus callosum "beynin her iki tarafında bulunan ilişkili asosiyasyon korteks bölgelerini birbirine bağlayan geniş akson demetiydi."[2] Daha anlaşılır bir şekilde tanımlayacak olursak, beynin sağ ve sol lobu arasında ilişki kuran lifli bir yapı olduğunu söyleyebiliriz. Beynin loblarının zıt işlevleri olduğunu söyleyemeyiz ancak tamamen farklı işlevleri var. Sağ beyin uzamsal algı, ritim duygusu ve hayal gücü gibi sanatsal aktiviteler yaparken sol beyin analitik düşünme, konuşma ve yazma, gerçekçi düşünme gibi mantıksal aktiviteler yapıyor. Farklı görevleri olan loblar arasında iletişimi sağlayan organ ise corpus callosum. Bu küçük lif demetinin amacı dengeyi sağlamak, barış ortamı oluşturmaktır. Gayet nazik biridir corpus callosum, verilen mesajları kibar bir dille iletir karşı tarafa. Lifli, yumuşak bir yapıya sahiptir. Corpusa zarar gelmesi halinde “yabancı el sendromu” olarak tanımlanan bir rahatsızlık oluşur. Bu durumda -çok ilginçtir- sağ elinizle kendinizi boğmaya çalışırken sol eliniz sizi kurtarabilir. Bu, size de savaşları çağrıştırdı mı?

                Corpus callosum insan vücudunun kendi kendisiyle savaşmasını engelliyor. Peki ya insanlığın kendi kendisiyle savaşını engelleyecek bir corpus callosum yok mu? Her gün yüzlerce, belki binlerce insanın öldürüldüğü, sıcak yatağında uyuması gerekirken cesedi sahillere vuran çocukların olduğu, insanların karşısındakini dinlemeden sürekli saldırı ve savunma pozisyonlarında bulunduğu bir dünyada yaşıyoruz/yaşamaya çalışıyoruz. Ülkemizde özellikle seçim dönemlerinde yaşanan ötekileştirme ve fanatizm politikaları toplumumuzu oldukça yıpratıyor. Dünya üzerinde iyilik ve kötülük hep vardı ancak denge halindeydi bir zamanlar. Şu anda her şeyin dengesi bozuluyor, ne yazık ki kötülük her geçen gün daha ağır basıyor. Bazen insanlığın bir corpus callosumunun bulunduğunu ancak ağır şekilde yaralandığını düşünüyorum. Adeta yabancı el sendromu geçiriyoruz, birbirimize saldırıyoruz.

                O halde PDR alan mensupları ve öğrencileri olarak kendimize bir görev edinelim: "İnsanlığa corpus callosum olmak..." Önce kendimizden başlamalıyız elbette. İnsanların arasındaki çekişmelere son vermek, onlara barışı ve uzlaşmayı, dinlemeyi ve empati kurmayı öğretmek en çok bize yakışır. Elbette bunları her bireyin kendisine görev edinmesi gerekir ancak bir yerden başlamak gerek. Bu yıl mezun olacak olan yaklaşık 5600 psikolojik danışman adayının çoğu(umuyorum) seneye bu zamanlar çoktan sahaya inmiş olacaklar. Sonraki yıl da en az bu kadar mezunumuz olacak. Şu an binlerce psikolojik danışman MEB bünyesinde ya da birçok farklı kurumda insanlığa hizmet vermekte. Yani azımsanamayacak bir kitleyiz. Bizim attığımız bir adım daha kuvvetli dalgalar halinde yayılacaktır.

                Bu bağlamda bütün PDR alan mensupları ve öğrencilerini barış, birlikte yaşama kültürü, demokrasi ve empati kavramlarını yaşama ve yaşatmaya davet ediyorum. Umarım bu yazımda metafor olarak kullandığım “corpus callosum” gibi birleştirici bir güç kullanarak çevremizi, ülkemizi ve dünyayı daha yaşanılabilir bir hale getirebiliriz…

 

 KAYNAKÇA

[1] http://evrimhaberleri.com/2012/04/21/insanlik-tarihinin-yasi-ne-kadar-eski/

[2] Şahin, M. (Ed.) (2011). Fizyolojik Psikoloji: Davranışın Nörolojik Temelleri. s.72. Ankara: Nobel.

 

EYÜP CAN YAZICI

Bu yazı toplam 5248 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.