İŞ BULAMAM KAYGISI TAŞIMAYIN, PSİKOLOJİ ALANI ÇOK GENİŞ
Dr. Murat ULUSOY ile röportaj... Konuşan: Psikolojik Danışman Sema KÜSMENOĞLU
İŞ BULAMAM KAYGISI TAŞIMAYIN,
PSİKOLOJİ ALANI ÇOK GENİŞ
Kendi içimizde çatışırsak bunun sonucunu görüyoruz. Hekim olmayan, psikolog, psikolojik danışman olmayan, uzman olmayan alan dışı herkes; farklı isimlerle ortaya çıkarak terapi yapmaya çalışıyor.
Ruh sağlığı alanını güncel olarak takip eden arkadaşlarımız sizi muhakkak tanıyordur. Sizinle bu röportaj vesilesiyle tanışacak arkadaşlar için Murat ULUSOY hocamız kimdir, bize kendinizi tanıtır mısınız?
Murat Ulusoy, tıp doktoru. 1993 yılında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Fakülte yıllarında hipnozla tanıştı, hipnoz yapan arkadaşlarıyla birlikteydi. O yıllardan sonra hipnozdan kopamadı. 1994’te pratisyen hekim olarak göreve başladı. Tahir Özakkaş’ın hipnozla ilgili kitaplarıyla tanıştı. O yıllarda ilk yazılı Türkçe kaynaktı. Kitaplarla bilgisi daha da arttı; pratik uygularken teori de yerleşmiş oldu.
2001 yılında İstanbul’da Ali Eşref Müezzinoğlu’nun başkanlığını yaptığı Tıbbi Hipnoz Derneği ile tanıştı ve bu yıllardan sonra Yeditepe Üniversitesi, İstanbul Aydın Üniversitesi, Üsküdar Üniversitesi olmak üzere derneğin bulunduğu üniversitelerde hipnoz eğitimi verdi, kongreler düzenledi. 1 yıl önce Üsküdar Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Nevzat TARHAN Hocamız GETIPMER(Geleneksel Tamamlayıcı Tıp Merkezi) Müdürlüğünün açık olan kadrosu için teklifte bulundu. Gururla, onurla kabul ettim ve bu 1 yıllık süreç içinde de bir plan dahilinde kendi ekibimizi kurarak çalışmalara başladık. Son 1 yıl içinde neler yaptık derseniz; uluslararası düzeyde önemli olan üç yabancı çalışma arkadaşı getirdik: İsrail’den Gaby Golan, İngiltere’den Catherina Potter, İran’dan hipnoanestezist olarak haftada 3-4 tane hipnozla ameliyat yapan hekim. İkişer günlük çalıştaylar yaptılar. Bu, katılımcılar için çok önemliydi. 8-9 Eylül 2018’de de iki günlük sempozyum düzenledik. Bunlar, 2018’in planları dahilindeydi ve gerçekleştirdik. İlk olarak TÜBİTAK’ın sisteminde dergipark.gov.tr’de dergimizi yayınladık. www.dergipark.gov.tr/ukhtd Üsküdar Üniversitesi Klinik Hipnoz ve Tamamlayıcı Tıp Dergisi olarak akademik bir yol almaya başladık. 2019’da hedeflerimiz içinde ilk olarak düzenlediğimiz sempozyumun ikincisini gerçekleştirmek var. Ve daha da önemlisi cinsel terapide ciddi eksiklik gördük. Cinsel terapi üzerine 4 tane dernek-oluşum var; fakat bunlar BDT temelli gidiyorlar.. BDT bir yerde tıkanabiliyor, zihni değiştirmeyebiliyor. 2011’de Komisaruk ve ekibi şöyle bir ifade kullanılıyor: “BDT’yi destekleyen, beden üzerinde birtakım yolaklar, 6-7 tane uyarı noktaları var. Bunun haricinde orgazm anında haz alan insanı fonksiyonel manyetik rezonansa koyalım. Beyinde ne olup bitiyor, onu görelim. Bingo! Frontal bölgede imajinasyonla aktif olan bölgeler çıkıyor. İmajinasyonla aktif olan bölgeler normal masturbasyonla uyarılmadaki frontal bölgelerden daha parlak daha canlı. Bu çalışma aslında hipnozun, imajinasyonun cinsel beynin gelişimine vurgu yapıyor. . Dokuz ay önce ekip arkadaşım; Kadınlarda Uzatılmış Orgazm ve Erkekte Ereksiyon ve Erken Boşalma sorunları üzerine çalışan Uzman Psikolog Nalan Eyin’le beraber isimlerimizin rumuzları olan NEY&MU olarak WhatsApp’ta bir kadın grubu oluşturduk. Cinsel beyinlerini aktive edelim bakalım, ne olacak dedik. Ciddi anlamda cinsel yaşamlarında öncesi-sonrası şeklinde karşılaştırdığımızda pozitif değişimler elde ettik. Dokuz ayın sonuna geldiğimizde, bunu daha bilimsel hale getirelim diye düşündük ve ekibimizi kurduk: CİTEHİPAK(Cinsel Terapi Hipnoz Akademisi). www.citehipak.com Çekirdek ekibimizde kimler var; başında ben varım. Psikiyatrist Dr. Basri Köylü, Şizofrenleri “Ben De Varım” tiyatrosuyla iyileştiren hekim arkadaşımız. Tiyatro terapiyi, role playingi verecek olduğumuz eğitimlerde cinsel terapinin içine entegre edecek. Kıbrıs’tan Yrd. Doç. Dr. Linda Fraim var. Akademik olarak başımızda o bulunacak ve planlarımızı yapacak. Uzm. Psk. Nalan Eyin var. Klinik Psk. Cemile Büşra Konuk, Psikolog Habibe Zorlu, Dr. Dicle ULU var. 13 Ocak 2019 Pazar günü Üsküdar Üniversitesi Çarşı Yerleşkesi’nde kendimizi tanıtmaya, neler yapacağımızı anlatmaya yönelik bir günlük ücretsiz bir etkinlik var. Röportaj vasıtasıyla da PDR-Psikoloji öğrenci ve mezunlarına da iletmek isteriz. Etkinlik sonrası katılımcıların görüşlerini de alacağız. Eksik görülen, ek öneriler getirilen dönüşleri önemsiyoruz. Takibinde de üniversite bünyemizde 24 basamaktan oluşan Cinsel Terapi Eğitimini hedefledik. 2019 planımızdaki ağırlık bu olacak. Nasıl Klinik Hipnoz Sempozyumunun ikincisini yapacaksak bunun da CİTEHİPAK olarak ilk sempozyumunu üniversitede gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.
Birçok eğitim aldığınızı; etkin ve nitelikli çalışmalar -özellikle hipnoz/vajinismus alanında- gerçekleştirdiğinizi takip ediyoruz. Hipnoza eğilmenizi sağlayan durumlardan bahsetmek ister misiniz? Hipnozun terapilerdeki kullanımı ve faydalarına kısaca değinmek ister misiniz? Hipnozun yan etkileri, tehlikeleri var mıdır?
Tıp hekimiyim; ama Psikoterapi Enstitüsü’nden 3 yıllık psikoterapi eğitimimi tamamladım. Esenyurt Üniversitesi’nde de Klinik Psikoloji yüksek lisans yaptım. Aslında burada biraz daha yakınlaşmış oldum. İlk yıllarımda hipnozu birçok hastamda kullandım; fakat tesadüfen 15 yıl önce bir vajinismus hastasının durumunu anlatıp buna çözüm bulabilir miyiz diye başvurması üzerine-bu hastalığı az çok biliyorum; ama bugüne kadar bu konu üzerinde bir tedavi yapmadım.-isterseniz buyurun gelin, bir bakalım, dinleyelim sizi. Hipnoz adına yapabileceklerimizi yapalım, dedim. Hastayla ikili bir uyum sağladık, rapport kurduk. Farklı günlerde düzenlenmiş 3 seans içinde iyileşti. Tabii klasik tedaviye baktığımızda haftalık görüşmelerle 12 hafta süren bir tedavi protokolü var. Klasik tedavinin içinde neler var; bilişsel çarpıtmaların düzeltilmesi, davranışçı olarak ödevlerin verilmesi var ve psikoeğitimi de içeriyor; fakat klasik tedavide karşılaşılan en büyük sorun ya uzun olduğu için hasta, tedaviden düşüyor-Hani bir ilacı sürekli kullanmanız gerekirse atlarsınız, unutuverirsiniz.- ya ödevleri yapamıyor ya da ödevleri yapıp deneyim aşamasına geçemiyor. Çünkü içeriye bir şey almakta problem yaşamıyor. Asıl problem ilişki anında çıkıyor. Kaldı ki bugüne kadar yaptığım çalışmalarda Türk kadınında vajen serbest. İçeriye bir şey alalım dediğimde giriyor. Asıl problem ilişki anında kadının verdiği korku, kaygı, kaçınma, kasılma tepkisinin düzenlenmesini içeriyor. Muhtemelen hipnozda ben bu noktalara temas ettim ki hasta iyileşti. Takip eden yıllarda teknik giderek daha da gelişti. 1,5 güne; 1 güne; en sonunda 3 saatlik bir çalışmayla tedavi edilebilir hale geldi. Hasta, sabahtan geliyor. 3 saatlik bir çalışma içinde öncelikle sorun nereden kaynaklı diye bir formülasyon yapılıyor. Ardından buna dönük hipnotik telkinler veriliyor. Takibinde video gösterimi, psikoeğitim kısmı var. Bir anlamda da ayna nöron aktivasyonu da oluyor. İzleyip zihninde neler yapabileceğini canlandırmış oluyor. Takibinde de 40-45dk süren vajinal çalışma ve muayeneye alıyorum. Uyum sağladığımız için hipnotik telkinler devam ediyor. Psikiyatrist Stanislav Grof’un geliştirdiği Holotropik teknik; zihin-beden kontrolünde, bilincin değiştirilmesinde etkin. Ben bu solunumu UHT (Uyarılmış Holotropik Solunum) olarak vajinal çalıştırmada kullanıyorum. Bunu kullandığımızda diyaframı kontrol etmiş oluyoruz. Diyaframı kontrol ettiğimizde diyaframa bağlı psoas kas grubu var, bunu kontrol edebiliyoruz. Psoas kas grubu da enteresan olarak diyafram altı omurganın her iki tarafından kaynak alarak ilerleyen ve leğen kemiğinin içinden geçip uylukların iç kısmına yapışıyor. Yani asıl tepkiyi veren kadının kasılma, kaçınma, kalçayı kaldırma, bacağı içeri çekme hareketlerini organize eden kas grubu. Bu kas grubunda hem hipnozla gevşeme hem de UHT ile müdahale etmiş oluyorum. Bu yüzden tedavi süresi bu kadar kısa hale geliyor. Diğer klasik tedavide sorunun pelvik taban kaslarında olduğu ifade ediliyor. Pelvik taban kasları vajenin 1/3’lük kısmını içeri alır. Ve o kasıldığı zaman içeri bir şey girmez. Kegel egzersizleri önerilir: kasları kasıp bırakma. İdrarın varmış da yapıyormuş gibi tut-bırak! Günde 100kez 300kez davranışçı ödev verilir; ama bu ödevleri yapmak iyileşmeyi garanti etmiyor. Çünkü dediğim gibi zaten Türk kadınında vajen serbest, asıl sorun psoas’ta. Problemin psoasta olduğunu, sürenin psoasla çalışıldığında kısaltılabildiğini hem klinik yüksek lisans bitirme ödevimde hem de dergiparkta yayınlanan GETIPMER dergimizin makalesinde belirttim. Dünyada ilk olarak bu kasa vajinismusta atıf yapılmış oldu. İnşallah bundan sonraki hedef, DSM’deki tanımını değiştirebilmek olacak. Biz küçük bir adım attık. Çalışmalara devam edip literatürle kaynaklarla da desteklersek bu aşamadan sonra daha güzel şeyler yapabileceğimizi umuyorum.
Hipnozun vajinismusta etkisi, öğrenmeyi hızlandırıyor, gevşemeyi sağlıyor. Zihinsel setleri kaldırmamızı kolaylaştırıyor. Yan etkisi, tehlikesi; psikiyatrist, psikolog, PDR gibi bu işin ehli konuda eğitimli insanların ellerinde yapıldığında yok; ama tabii iki ucu keskin bıçak gibi. Ben hipnozu öğrenirim hekim de olsam etik sınırların dışındayımdır ya da halktan biri olsam hipnotik telkinleri kişiyi aldatmada, dolandırmada ya da taciz etmede vb. gibi kötü amaçlı kullanabilirim. Bu yüzden Sağlık Bakanlığı 2015 yılında düzenlediği bir yasayla hipnozun sınırlarını Türkiye genelinde hem eğitim hem uygulama açısından çizmiş oldu.
Üsküdar Üniversitesi, Psikoloji bilimini temel alması açısından farklı bir yerde duruyor. Davranış bilimleri alanına eğilerek tematik üniversite olarak kurulduğunu biliyoruz. Siz Üsküdar Üniversitesi GETIPMER Müdürü olarak, GETIPMER’den, ideallerinizi gerçekleştirme açısından ve yeni çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Gerçekten hem tematik hem de yenilikçi üniversite. Bir projeyle Rektör Nevzat Hocamıza gittiğimizde hemen önümüzü açıyor, evet yapalım diyor. Tiyatro terapi önümüzdeki yıl, Psikiyatrist Dr. Basri Köylü Hocamızın girişimciliğiyle ÜSEM-GETIPMER bağlamında yapılıp etkinliklerimizin arasına girecek. Alanda psikodrama var. Basri Hocamızın tiyatro terapisi daha farklı, adını da değiştirmek istiyor. Bana söylediği çok önemli bir cümle var: “Hastalarımı iyileştirebilmek için tiyatro terapiyi sevgimi aktaracak bir araç olarak kullandım” diyor. Yani Basri Hoca, “Sevgi, iyileştirir”den yola çıkmış. Fark burada! İşte biz bu farkı, bu sevgiyi 2019’da Üsküdar Üniversitesi GETIPMER’e taşımış olacağız. Aynı şekilde CİTEHİPAK olarak cinsel beyinle farklı alanda terapiyi organize etmeye başladık. CİTEHİPAK eğitimleri ve tiyatro terapi çalışmaları haricinde yazıyla terapi, yoga terapi, bioenerji gibi yine farklılık yaratacak farklı düşüncelere açığız. Profesörlerden, doçentlerden ve uzmanlardan oluşan 80 kişilik bir ekibimiz var. Onlarla sürekli iletişim halindeyiz, kendimizi yenileyerek gidiyoruz. Müdür olarak tek adam-lider değilim. Bana, müdürüm diye hitap etmelerini istemiyorum. Ben organizatörüm/CEO- lokomotifim, sizler vagon olmayın sizi çekemem (☺) diyorum; sizler de lokomotif olun raylarda arka arkaya ilerleyelim diyorum.
Tarafınızdan tanımlanan Uyarılmış Holotropik Sağaltım –Tedavi(UHT) hakkında bilgi ve uygulamalarınızdan örnek vermek ister misiniz?
UHT’yi vajinismusta kullanıyorum. Kişinin beden kasılmasını psoas üzerindeki kasılmanın kontrolünü çok hızlı sağlatıyor. Bunun dışında değiştirilmiş bilinç hali kullanmak için yapılıyor. Nefes egzersizleriyle hızlı bir bilinç değişikliği yaratılıyor. Beyindeki arkeik yapıların bilinçaltı düzeyinden bilince çıkmasını sağlıyor. Bir anlamda hipnozu da destekleyen bilinçaltına ulaşmayı sağlatan bir süreç. Psikiyatrist Stanislav Grof’un keşfi ilginçtir. LSD üzerine araştırmalar yapıyor. Bildiğiniz gibi bilinci değiştiren uyuşturucu bir madde. Bir dönem dünyada kullanılmış, şu an yasaklı. Bilinci değiştirebildiğinin farkına varıyor; ama sonra diyor ki bunu kullanmadan da bilinci değiştirmenin bir yolu, imkanı var mı? Holotropik solunumu geliştiriyor. Holotropik solunum arka arkaya hızlı ve derin nefes almayı içeriyor. Bir müddet sonra beyinde korteks tabakada hızlı nefes alıp vermekle; hani böyle çok oksijen gideceğini düşünürsünüz; ama tam tersi oluyor… Beyindeki karbondioksit miktarı artıyor ve kortekse bir baskılama yapıyor. Bilinç, bir miktar baskılanıyor. Bilinç baskılanınca arketipik dediğimiz bilinçaltı yapılar ortaya çıkıyor. Stanislav Grof, kendi üzerinde de deneyimlemiş, çalışmalar yapmış, seminerler düzenlemiş. Biz de bunu hem vajinismus tedavisinde hem de bilinci değiştirmede örneklemeli olarak kullanıyoruz. Sadece holotropik solunum üzerine çalışan ekip arkadaşlarımız da var.
Vajinismus tedavisinde klasik yöntem ile sizin eklektik yönteminiz arasında uygulama ve dönüt açısından nasıl farklılıklar var?
Yukarıda bahsettik; ama tekrar üzerinden kısaca geçeyim. Klasik tedavi haftalık görüşmelerle 12 hafta süren bir tedavi. Bizim tedavimiz 3 saatlik bir çalışma. Hastalarımız şehir dışından geliyor, öğrettiğim çalışmaların kısa süreli bir tekrarını otelde yapıyor. Burdaki amaç şu; evet ben size bir şeyler öğrettim; ama bundan emin olmak istiyorum. Oradan teyidini alıyoruz; eğer bir aksilik olursa çalışmaları tekrar edip başarıyla sonuçlandırıyoruz. Sabah alınan bir hastanın, 3 saatlik bir çalışmayla akşam deneyim yaşaması sağlatılarak tedavi sonuçlanıyor.
Ülkemizde Tıp(psikiyatri), Psikoloji ve PDR alanları arasında bir çatışma gözlemlemekteyiz. Yurt dışında bu üç ruh sağlığı alanı birbirleri ile uyum içinde çalışmasına, konsültasyon yapmasına rağmen bizde psikiyatristler psikologları; psikologlar PDR’cileri dışlama eğiliminde. Bu konuda sizin değerlendirmeleriniz nasıl?
Aslında bu, bizim ülkemizin çok ciddi bir ayıbı. Psikiyatristler, bu alanda çalışan tıp doktorlarını da sevmezler tıpkı psikolog ve PDR’yi sevmedikleri gibi. Oysa hepimiz bu alandayız, bu çemberin içindeyiz. Farklarımız var; ben bir psikiyatristin koyduğu teşhisi koyamayabilirim, onun yazdığı ilacı yazamayabilirim, bu benim etik sınırımdır. Onun sınırına giremem. Aynı şekilde psikolog, PDR’ci onun sınırlarına girmez. Etik sınırlar doğru çizildikten sonra her birimiz kendi içimizde uyumlu çalışabilmeliyiz diye düşünüyorum. Çünkü yurt dışında bu böyle. “Ama bu benim alanım, benim alanımda sen çalışamazsın. Seni şikayet ederim, yasayla çalışmanı engellemeye çalışırım” diyorsak burada çok ciddi hata yaparız. Kendi içimizde çatışırsak bunun sonucunu görüyoruz. Hekim olmayan, psikolog, psikolojik danışman olmayan, uzman olmayan alan dışı herkes; farklı isimlerle ortaya çıkarak terapi yapmaya çalışıyor. Var olan dernekler bu kişilerle mücadele etmiyor; ama gelip kendi içindeki ruh sağlığı uzmanlarının önünü kesmeye çalışıyor. Biz, birlik olmalıyız. Aynı çemberin içindeyiz, çemberin dışında olanları kabul etmeyerek yol almak durumundayız. Sosyal hizmet uzmanlarının terapi eğitimi almasına karşıyım. Maalesef bazı dernekler, bu konuda eğitim veriyorlar; ama bunlar psikoloji misyonuna sahip değiller. Biz de hatalarını, eksikliklerini görüyoruz. Psikiyatrist, tıp doktoru (eğitimini almak şartıyla), psikolog, psikolojik danışman bu iş için Türkiye’de lisanslı eğitim görmüş, bu işi gerçekten üstlenebilecek insanlardır. Umarım, ileride değiştirebiliriz. Ve benim çok üzüldüğüm bir şey var: Yasa çıkarken müdahil olamadık, bakanlık kendi başına çıkardı. O dönemde ben müdür de değildim. “Hipnozu, hekimler yapabilir. Bunun dışında klinik psikologlar, hekim nezdinde yapabilir.” Diye bir ibareyle çıktı. Bu, benim anlayışıma çok uygun değil. Bir teşhis konduktan sonra –hipnoz da bir terapi tekniğidir- bunun eğitimini alan klinik psikologların da bunu yapabilmesi lazım. Var olan sistemi oturtmak gerekiyor. Bürokrasinin arkada kalmaması lazım.
Sahadaki çalışmalarınızda sizi etkileyen bir anınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?
Üzüldüğüm bir anı var, aynı zamanda insanların cinselliğe bakış açısını da vurguluyor. Onu aktarmak istiyorum: 19-20 yaşlarında yurt dışından genç bir çift geldi. Tedavilerini tamamladım, ilişkiyi yaşadılar. Başardılar; fakat kızın zar bölgesinde deformasyon olmadı. Zarların yaklaşık %40’ı esnektir; genişler ve geçişe izin verir, yarım ay ya da çevreye açık çember şeklindedir. Tabii, halk bu bilgiden yoksun. Bu bilgiyi aktardım; fakat erkeğin huzursuzluğunu hissettim. Kitaptan kaynak olarak gösterdim. Bunu dert etmeyin, hiç sıkıntı değil, dedim. Bizim kültürümüzde ben; ben görmesem bile annemin-babamın bu çarşafı görmesi lazım dedi erkek. Kanama olduğunu söyleyin, nasıl olsa burada değiller, dedim. Tamam, dediler. 2 ay geçmedi, Trükiye’de birbirlerine dava açmışlar. Aile mahkemesi bana, tedavinin durumuyla ilgili bilgi soruyor. Boşanıyorlar, boşanma sebebi; kızın bakire olmadığı. Hastamın yoğun kasılmaları vardı. Öyle yoğun kasılmaları olan bir hastanın öncesinde tedavi olmaksızın ilişki yaşaması zaten mümkün değildi. Çalışma sırasında bunu erkek de gördü; ama kültürel kodlar öyle kuşatmış ki zihnimizi iki gencin birbirini sevmesine rağmen ayrılıkları da gündeme getiriyor. Cinsel terapide farklılık yaratmak, cinsel beyni geliştirmek, tabuları yıkmak ve eksikleri düzeltme amacıyla da çıktık bu yola.
Ruh sağlığı alanında öğrenim gören öğrencilere ve mezunlara neler söylemek istersiniz?
Son yıllarda ruh sağlığı alanı çok mezun veriyor. Öncelikle şunu söyleyeyim; hiçbir zaman “çok mezun veriyor, sayımız çok, iş bulamam… vb.” gibi düşüncelerle morallerini bozmasınlar. Psikoloji alanı çok geniş. Ve her alanda kendini yetiştirecek elemana ihtiyacımız var. Tabii, 4 yıllık bir eğitim bize sadece bunu yapabilme yetkisi-lisansı veriyor. Ardından yüksek lisans tamamlamalarında mutlaka fayda görüyoruz. Bunlar tamamlanıyor; ama sahada çalışabilmek, kendini geliştirebilmek, bir şeyleri üretebilmek için özelleşmiş eğitimlere gitmesi gerekiyor. Son dönemlerde sayısız eğitim var. A’ya mı B’ye mi C’ye mi gideyim diye kafa karışıklığı oluşabiliyor. Öncelikle kendi kalplerini dinlemelerini istiyorum. Nerede iyi olurlar? Çocukla çalışırken mi, yetişkinle çalışırken mi, yaşlıyla çalışırken mi? Cinsel problemler mi? Danışanlarla çalışıp öncelikle kendilerini nerede mutlu görüyorlar, görmeleri gerekir. Bunu gördükten sonra o alanda seçici davranıp 5 tane eğitim varsa kendine uygun eğitimleri alıp faydasını görebilirler. Bir alan seçip onunla yol almalılar. Bazen CV’ler geliyor, birçok eğitim aldıklarını okuyoruz. Bizim için problem teşkil etmiyor; ama birçoğu boşa harcanan zaman ve para oluyor. En değerli şey zamanımız... Daha seçici davranıp daha odaklı gitmemiz gerekiyor. “Ben her şeye bakarım” demek, aslında “Hiçbir şeyden anlamam” demek. Evet, ilk yıllarımızda bakmak durumundayız. Bu işin para kazanmak gibi maddi kısmı da var. Hepimiz aynı yollardan geçtik, para kazanmak durumundayız, bunu inkar edemeyiz. Sonraki yıllarda kendilerine bir alan belirleyip yol açmaları ve bir isim oluşturmaları gerekiyor. İsmi de zaman içinde o alanda yerleşmeye başlıyor…
Psikoterapist & Dr. Murat Ulusoy hocamıza bizlere zamanını ayırdığı için teşekkür ederiz.
Bu haber toplam 7623 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.