Rehberlik Kurslarına Meyletme!

SEHER COŞKUN

Gazi Üniversitesi

                                                                           Kolay mı; her gün kendini yenileyen bir mesleğin içinde olmak?

REHBERLİK KURSLARINA MEYLETME!

Duydum ki rehberlik kurslarına meylediyormuşsun, etme!

Biz “Dört yıl az mı ki acaba?” diye düşünürken, birkaç ay yeter de artar diyormuşsun, etme!

Bir hocamız ilk dersinde “Derdiniz neydi, başka meslek mi yoktu?” dediğinde saf saf bakmıştık yüzüne, niye böyle diyor ki diye. Sonradan anladık ne kadar haklı olduğunu. Her şeyi bir kenara bırakalım, bir dost tavsiyesi kabul et bunu.

 Biz ettik, sen etme!

Kolay mı sanıyorsun “Sadece siz biliyorsunuz hocam!” lafını kaldırmak?

“Sadece size anlatabilirim!” cümlesindeki dolaylı tümleç olmak, kolay mı?

Kolay mı; gencecik çocuğun “Bu dünyada yerim yok!” deyişini duymak?

Peki ya; “Falancaya zarar vermek istiyorum!” itirafına şahit olmak?

Kolay mı; hıçkırarak ağlamaktan konuşamayan çocuğun kendine gelmesini beklemek?

Peki ya; elinin ayağının dolaştığı sessizliklerin üstesinden gelmek?

Kolay mı; herkesin gözü yirmi metrekare odandayken rahatça çalışabilmek?

Peki ya; “Yatıyor bu yeaaa!” eleştirilerine karşı dik durabilmek?

Kolay mı; çok gerekli değilsin bakışlarına maruz kalmak?

Peki ya; buna rağmen ilk problemde başında bitmelerine dayanmak?

Kolay mı; anca haberlerde izlediğin olayları gözünle görmek, kulağınla duymak?

Peki ya; darma duman edilmiş hayatlara bu kadar yakından şahit olmak?

Kolay mı; etiğiydi, yöntemiydi, tekniğiydi, terapötiğiydi, becerisiydi, düzeniydi, planıydı, programıydı hepsini aynı anda idare etmek?

Peki ya; gereksiz evrak işlerinin içinde artık ağzına yüzüne cıva bulaşmışken nefes alabilmek?

Kolay mı; müdürün ayrı, öğretmenin ayrı, öğrencinin ayrı, velinin apayrı problemini dinlemek?

Peki ya; hepsi kendini tek haklı görürken sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek?

Kolay mı; her gün kendini yenileyen bir mesleğin içinde olmak?

Peki ya; kendini geliştirmezsen içinde kaybolacağın bir işi yapmak?

Kolay mı; kapalı kapılar ardında, ağzından çıkan kelimeye bakan birisiyle baş başa kalmak, ya hata yaparsam korkusuyla başa çıkmak?

Peki ya; onu eleştirmeden, ona öğüt vermeden, derdini küçümsemeden yardımcı olmaya çalışmak?

Kolay mı; kim olursa olsun, ne derse desin, ne düşünürse düşünsün herkese kapılarını açık tutmak?

Peki ya; onu, kendi düşüncelerin ve inancınla sıkıştırmamak için kelimelerini seçerek konuşmak?

Kolay mı; birini uzun uzadıya dinlemek?

Peki ya; lafını doğru yerde kesip araya girmeyi becermek?

Kolay mı; susan kişiyi açmak, açılınca birden tüm hayatını anlatmak isteyişini kontrol altında tutmak?

Peki ya; olayları birbirinden kopmadan sıraya koymak, karşındakinin konudan konuya atlamasını önlemek?

Kolay mı; “Ben ne yapacağım?” yakınmalarına şahit olmak?

Peki ya; bitmiş bir insanı elinden tutup ayağa kaldırmaya çalışmak?

Kolay mı; minicik yaşında onlarca sorun yaşamış çocuğun, o ürkek gözleri ile teması kesmemek?

Peki ya; eline geçirdiğinde üzerlerinde çeşitli planlar kurduğun ailesiyle karşılaştığında, çizgini korumak zorunda olmak ve daha da acısı o aileye bazen hiç ulaşamamak?

Ve hatta kolay mı; bu “kolay mı” ile başlayan, daha binlerce cümle kurabilecekken aradan bazılarını seçerek yazmak zorunda olmak?

Değil arkadaşım, inan bana değil!

Bu işi yapacaksan eğer çok erkenden kendini hazırlaman lazım, aceleye getirmeden adım adım içine girmen lazım, sabır lazım, sevgi lazım, istek lazım, şefkat lazım, bilgi lazım, vicdan lazım, yürek lazım, güç lazım, kendinden çok şey vermen lazım.. Lazım da lazım…

Oysa başka meslekte;

İnsanları eleştirme hakkın var.

Kabus gibi yaşam hikayelerinin dışında kalma şansın var. Bu işi yapmazsan; dilediğince öğüt verebilirsin karşındakine.

“Yeter be sus!” demeye hakkın olur.

“Bunu mu dert ediyorsun, sen dert görmemişsin yea!” diyebilirsin.

“Git falancaya anlat” diye topu gözle görülmeyecek mesafeye atabilirsin.

“İşim var, sonra..” diyebilirsin.

Gülüp geçebilirsin bazı şeylere, hatta basit deyip konuşmaya değer bile bulmayabilirsin.

İstediğin zaman gözünü yumup kulağını tıkayabilirsin.

Rahatça tatil yapabilirsin

İçin rahat bir uyku çekebilirsin.

Ağlayabilirsin doyasıya, hep mendil uzatmak zorunda olan sen değilsin.

İstediğin insandan uzak durabilirsin,

Daha rahat davranabilirsin.

Sürekli dinleyen tarafta olmak zorunda kalmazsın. “Beni de dileyin azıcık be!” demeye hakkın olur.

Üzerine dikilmiş öfkeli ve alaycı bin çift gözle yaşamak zorunda kalmazsın. Hatta çok istersen o gözlerden biri sen bile olabilirsin.

Kendini bu denli sorgulamak zorunda kalmaz, sürekli diken üzerinde yaşamazsın. Hata yapacağım diye ödün de kopmaz.

Telefonla konuşurken, bir yandan çantanda telefonunu arayacak kadar kafan da şişmez.

Ve daha neler neler… Tüm bunlardan vazgeçmek istediğine emin misin? Yol yakınken bir daha düşün derim. Gireceğin kapı öyle her kapıya benzemez.

Bense bunca zorluğa rağmen seviyorum bu mesleği. Bu kadarı olmasa da bunların bir kısmıyla karşılaşacağım gerçeği ile yüzleşerek çıktım uzun olacağını bildiğim bu yola.

Şimdi de her güne, her danışmaya bir insanı daha kazanabilmek ve kırılmış kanatlarına ilaç olup, tekrar uçmalarına vesile olmak duasıyla başlıyorum…

Ve sen arkadaşım

Bu meslek kolay, herkes yapar diyerek giriyorsan bu yola

GİRME!

Kendine de, zaten yeterince zor durumda olan insanlara da yazık ETME!

Bu yazı toplam 6465 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.