BERK ÇEŞMELİ
Hayattan Kopma: Şizofreni
Sanrılar; şiddetli şekilde var olan yanlış inanışlardır.
HAYATTAN KOPMA: ŞİZOFRENİ
ŞİZOFRENİ NEDİR?
Şizofreni genel anlamda günlük yaşamda esprilere konu olan bireylerin birbirleri aleyhine konuştukları konularda kullandıkları bir kelime olarak göze çarpmaktadır. Gelişen teknoloji ve psikolojik rahatsızlıkların artık ciddiye alınması ve bunun bireyler tarafından benimsenip kabullenmeleri sayesinde şizofreni şiddetli psikolojik rahatsızlıklar kategorisinde yerini almıştır. Şizofreni üzerine çalışmalar çok eskiye dayanmasına rağmen günümüzde üzerinde daha çok ve en önemlisi somut veriler, vakalarla çalışılmaktadır. Şizofreni konusunda çalışma yapmış ve öncü sayılan iki önemli kişi ise “E. Kraepelin ve E. Bleuler” dır.
Şizofreni, en net tabiriyle gerçek hayattan uzaklaşma olarak bilinmektedir. Bireylerin gerçek hayattan uzaklaşıp kendi dünyasında yaşaması hatta kendi dünyasında başka dünyalar yaratmasına kadar gidebilmektedir. Bireylerin duygu, düşünce ve davranışlarında ortaya çıkan bozulmalar da şizofreninin tetikleyicisidir.
Şizofreninin kapsamı o kadar geniştir ki genellemenin dışında alt tipleri de vardır. Bunlar; Kuşkuculuğun ön planda olduğu Paranoid Tip, Dağınık davranışların ön planda olduğu Dağınık Tip, Uzun süre hareketsiz kalma, tuhaf duruş gibi motor etkinliklerde yaşanan problemlerin ön planda olduğu Katatonik Tip ve bunların yanında Farklılaşmış Şizofreni, Rezidüel Tip gibi birçok alt tipi bulunmaktadır.
ŞİZOFRENİNİN TANILAMASI
Şizofreninin belirtilerine geçmeden önce belirtiler üzerine tanılama yapan iki örgüt ve tanılama kaynaklarını nelermiş onlara bakalım;
ICD, Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı tanılama kriterlerinin bulunduğu kaynaktır. ICD’ nin şu ana kadar en güncel olanı ICD 10’dur. ICD 21 bölümden oluşmaktadır. Beşinci bölümü ise Akıl ve Davranış bozukluğu bölümüdür. Şizofreninin tanılamasını bu bölümde bulabilirsiniz.
Bunun yanında diğer bir tanılama kriterlerinin bulunduğu kaynak ise Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yapılan DSM’ dır. Şu ana kadar en güncel DSM tanı kriterleri kaynağı ise “DSM V Tanı Ölçütleri El Kitabı”dır.
ŞİZOFRENİNİN BELİRTİLERİ
DSM IV-TR Tanı kriterlerine göre;
- Sanrılar
- Halüsinasyonlar
- Dağınık Konuşma
- Katatonik Davranış
- Negatif Belirtiler
- Kişiler arası ilişkiler ya da kişisel bakımda işlev bozukluğu
Bu belirtilerin iki ya da daha fazlasının 1 aylık süre içinde net bir biçimde görülmesi ve belirtilerin en az 1 ay sürmesiyle birlikte son 6 ay içinde sürekli boy gösteren rahatsızlık belirtileri şizofreni tanılamasında ölçüt sayılan süreyi oluşturmaktadır.
Sanrılar; şiddetli şekilde var olan yanlış inanışlardır. Halüsinasyonlar; kişiye gerçek gelen ancak gerçek olmayan duyusal deneyimlerdir. Dağınık Konuşma; bireylerin düşüncesinin dışarıya yansıması şeklinde görülür. Kelimelerin anlamının yanlış kullanımı, söz diziminde yapılan yanlışlardır. Katatonik davranış; bireyin uzun süre hareketsiz kalması, tuhaf durmasıdır. Negatif Belirtiler; asosyal davranışlar, konuşmada güçlük gibi belirtileri oluşturmaktadır.
KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Şizofreni genel anlamda bir tabirle söyleyecek olursak 7’den 70’e herkeste görülebilir. Yani bütün bireylere şizofreni tanı, teşhisi koymak mümkündür. Şizofreni daha çok ergenlik döneminin sonlarında ortaya çıkmaya, görülmeye başlanır. Şizofreniye cinsiyet anlamında bakacak olursak da erkeklerde kadınlara oranla daha erken başlama gibi bir eğilim göstermektedir. Genel anlamda ise erkeklerde şizofrenin başlama yaşı 25, kadınlarda ise 30 civarında görülmektedir.
TEDAVİSİ NASIL OLUR?
Psikolojik rahatsızlıkların genelinde olduğu gibi şizofrenide de birçok tedavi yaklaşımları vardır. Bunlar; ilaçla tedavi, Aile Terapisi, Bilişsel Davranışçı Terapi vb. teknik ve tedavi yaklaşımları mevcuttur.
İlaçla tedavide, antipsikotik ilaçlar kullanılmaktadır. Bunlar; klorpromazin, klozapin, risperidon, olanzapin vb ilaçlardır. İlaçla tedavi uzun süreli bir tedavi yöntemidir ve bireyin hastanede yaşaması gibi bir durumu göze alması gerekmektedir.
Aile Terapisi, bireylerin duygularını, düşüncelerini kontrol edip aile içinde ve sosyal ortamda davranışlarıyla etkileşimde bulunmaları ve bu sayede bireylerin kendilerini kontrol etmeleri sağlamaktadır. Hastanın yani danışanın ve ailesinin bu süreçte yardım aldığı ve genel anlamda ailenin psikolojik yardım konusunda bilinçlenmesi sağlanmaktadır.
BDT Yaklaşımında ise, bireyin daha çok pozitif belirtilerine yani sanrılarına ve halüsinasyonlarına odaklanıp bu durumu gerçeklik durumuna getirme çabası olarak bir yöntem izlenmektedir. Son dönemde yangın olarak kullanılmaya başlanılan BDT yaklaşımının şizofreni tedavisinde de kullanılması ve sonuçların olumlu dönütler vermesi BDT’nin alanını da zenginleştirmiştir.
**Türkiye ve Dünya’da DSM V Tanı Kriterleri kullanılmaya başlamış olsa dahi bu yazı DSM IV-TR Tanı Kriterleri baz alınarak hazırlanmıştır.
KAYNAKÇA
Köroğlu, E. (2007). DSM-IV-TR Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı. İstanbul
Butcher, J. ve Mineka, S. ve Hooley, J. (2013). Anormal Psikoloji. (Çev. G, Okhan). İstanbul: Kaknüs Yayınları.
BERK ÇEŞMELİ
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.