ZEHRA SAÇAKLIDIR
Satılmış Hayaller
Oysaki biz bir hayaldik henüz doğmamışken…
SATILMIŞ HAYALLER
Şehir sarmıştı her yanımızı, her yanımızdan şehir akıyordu, şehirli olmuştuk her halimizle. O yüzden hayallerimizi de hayatlarımız gibi gelecekte kullanacağımızı düşünüp kullanmadığımız soğuk eşyalar gardırobuna atmıştık.
Hayaller ahh hayaller, geçmişte kalmış tatlı anılar gibi… Şehrin yorgunluğu sarmıştı her yanı, ellerimizi, sesimizi, gözlerimizi… Sarhoş olmuş akıllılar gibi yaşıyorduk öylece…
Gerçek olmak gerçekçi olmak öğretilmişti bize. Her nedenin bir sonucu her sonucun bir çıkarı vardı. Hayatlarımız da çıkarlar üstüne kurulmalıydı, tıpkı yardımlarımız, dostluklarımız gibi.. Uyuşturulmuş bir hayat yaşıyorduk, bu yüzden her şey monoton gidiyordu yoksa bu monotonluğun başka bir sebebi olamazdı. Bu tekdüzelik güpegündüz delilikti ama işte tekdüze yaşayıp gidiyorduk. Bizi bu sıradanlıktan kurtaracak bir şeyler arıyorduk, hayatımıza farklı bir şeyler katalım, değişelim, gelişelim diye düşünüyorduk. Böyle düşünüp farklı bir şeyler yapalım derken kendimizi avm’lerde, kafelerde, sinema salonlarında buluyorduk. Yine, yeni ve yeniden başkalarının hayal edip kurguladığı bir dünyada farklılaşmaya çalışıyorduk, ‘monotonluğa bir katkı da benden’ dediğimizin farkında olmayarak. Bu söylediklerimden sinemaya kafeye gitmemizin sakıncalı olduğunu söylüyorum zannetmeyin ama ben, kendi olmaktan bahsediyorum, kendiyle baş başa kalmaktan, düşler kurup düşlere dalmaktan bahsediyorum.
Hayatımızda bu kadar önemli olan neydi de bizi hayal kurmaktan alıkoyuyordu? Oysaki biz bir hayaldik henüz doğmamışken… Bir hayaldi güneş batmamışken, yıldızlar bir hayaldi kaymamışken…
“Hayallerinizi yitirdiğiniz an, yaşamınız sona ermiş demektir” diyordu Mark Twain. Hayal kurmadan daha ne kadar dayanabilirdik bu hayatta?
Aslında hayal kurmak dünyada yapılacak en kolay işlerden biri. Her an her yerde istediğimiz anda ve zamanda olabiliriz, mesela yoğun bir otobüsten hayallerimiz vasıtasıyla sıyrılıp güneşli, pırıl pırıl gökyüzünün olduğu bir yerde elimizi kedimizin tüyleri arasında dolaştırırken hissedebiliriz.
Hep söylenir ya hani hayaller bedavadır diye işte aynen öyle ‘hayaller bedavadır’. Mesela ben kendimi bazen bir hayal satıcısı olarak hayal ederim. Şehirdeki bu karmaşaya inat geçerim herkesin ortasına ve bir dakika herkes dursun, ben bir hayal satıcısıyım, hayallerim bedava tek yapmanız gereken gözlerinizi kapayıp kendinizi bırakmak derim. Bir de Andersen’in dediği gibi hayallerinizi ve idealleriniz bıraktıysanız bari yaşamayı da bırakın diye nutuk atarım. Şimdi herkes sevgilisini hayal etsin derim ne de olsa sevgilinin hayali sevgiliden daha güzeldir diyerek kıs kıs gülerim.
Hayatımıza bir anlam katmaya çalışıyorsak bunu ancak hayallerimizle başarabileceğimize inanırım. Çünkü yazarın da dediği gibi “hayalinizin peşinden gitmeye başladığınız an, hayatınızda her şey anlam kazanır” ve tabi ki “hayalinizi yitirdiğiniz an yaşamınızda her şey sona ermiş demektir.”
Psikolojik Danışman
Zehra SAÇAKLIDIR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.