Törel Yalnızlık

                                 TÖREL YALNIZLIK

Bir  birey, uzun yıllar boyunca fiziksel anlamda yalnız olabilir; ama  yine de fikirlerle, değerlerle, ya da  en azından ona bir birleşme ve ‘ait olma’ duygusu veren toplumsal kalıplarla ilişkili olabilir. Öte yanda, insanlar arasında yaşayabilir ama yine de dayanılmaz bir soyutlanmışlık duygusuna kapılabilir. Bu duygu belli bir sınırı aşarsa kişi, ruhsal rahatsızlıkların anlatımı olan bir delilik durumu yaşamaya başlar. Bu değerlere, simgelere, kalıplara bağlılık yoksunluğuna törel yalnızlık da diyebiliriz ve törel yalnızlığın da tıpkı fiziksel yalnızlık kadar dayanılmaz olduğunu ya da daha doğrusu, fiziksel yalnızlığın ancak ve ancak, törel yalnızlığı da beraberinde taşıması halinde dayanılmaz olduğunu söyleyebiliriz. Dünyayla ruhsal ilişki, çeşitli şekillerde kendini gösterebilir. Tanrıya inanan ve bir hücrede yaşayan keşiş, kendisini savaşçı yoldaşlarıyla bir hisseden kişi veya siyasal tutuklu törel açıdan yalnız değillerdir.

 

                Törel yalnızlıklarını gidermek için kişiler Carl Gustav Jung’ın kişiliğin yapısını açıklarken ortaya attığı ‘persona’ terimine benzer bir maske kullanırlar. Jung’a göre toplum içinde yaşayan insanda, kendisinden beklenenlere uygun davranma, toplumsal beklentilere yanıt verme ve toplumca kabul edilmiş davranış türlerini benimseme eğilimi vardır. Jung bu maskenin tutkulu, bencil ve saldırgan davranışların örtülmesi için kullanıldığını söyler. Kişi de toplumla olan bağını koparmamak ve yaşama yeteneğini kaybetmemek için de sahte arkadaşlıklar kurup olmayan bir yüz ifadesiyle toplum normlarına ayak uydurmaya çalışır. Yani bir nevi insan ilişkilerinde insanları çevresinde tutmak için sahtekarlığa başvurup maske takar.

İnsanları da hayata tutunmasını sağlayan yegane unsur bir yaşama amacıdır. Kişi amacı etrafında bir yol haritası belirler ve ona göre yaşayacağı yeri hayatındaki kişileri ve yapacağı mesleği belirler. Bu amaç bir grubun görüşünü savunmakla, ailesine iyi bir hayat sunmakla, kariyer basamaklarını tırmanmakla vs. şekillenebilir. Doğru veya yanlış olsun bir amaçtan yoksun insanlar da çevresini hayatındakilerini mesleğini belirleme konusunda problem yaşar. Bu da kişiyi törel yalnızlığa, törel yalnızlıktan kurtulmak için de  toplumla olan ilişkilerinde maske takmasına sebep olur. . Bu günümüz Türkiye toplumunda daha da belirgin hale  gelmiştir. Özellikle  genç nesilde yalnızlığı gidermek adına ,ki bu  nesli daha da yalnızlaştırıp asosyal hale getiriyor, sosyal medya olgusu karşımıza çıkıyor. Sanal dünyada geçirilen vakit ve  bir nevi kendilerine oluşturdukları ‘ütopya’ gerçek dünyayla olan bağı tamamıyla kesip normal hayatlarında maskeler takmalarına sebep oluyor.yani hem kendi doygunluğunu sağlıyor hem de yalnızlaşmayıp toplumun gözünde bireysel önem kazanmaya çalışıyor(sosyal medya ve genç nesil ilişkisi ayrı bir yazım konusu ve geniş içeriğe sahip olduğu için burada bırakmak zorundayım). Çünkü bireysel önemsizliğe kapılıp gitmemesi için yaşamına anlam ve yön verecek herhangi bir sistem ile kendisi arasında bir bağ kurması gerekir. Bağ kuramadığı an kendisine olan saygınlığı ile ilgili kuşkularla dolacaktır. Bu kuşkularsa ondaki yaşama yeteneğini yok edecektir. Yaşama yeteneğimizi kaybetmektense maske takmaya devam, gerçek yüzümüzle topluma yansıttığımız yüz arasındaki uçurum büyüyüp bizi bir çöküş  evresine sokana kadar.

                                                                                                                                             MEHMET KAYA

                             KAYNAKÇA

Froom,(2012). Özgürleşme olgusu(1).Balıkesir: Altınpost Yayıncılık

 

Bu yazı toplam 5723 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.